27 Nisan 2024 Cumartesi

KABULLENME YÖNTEMİNDEN HANGİ DURUMLARDA YARARLANABİLİRİZ?

 


Günlük hayatımızda pek çok kabullenme durumlarıyla karşı karşıya kalırız. Ör. Tuzsuz olduğu için beğenmediğimiz bir yemeği yememiz, bir kabullenme davranışıdır.


“Her derdin bir devası vardır” dense de hayatta çözümü olanaksız sorunlarla karşılaşma olasılığımız vardır. İşlerimiz her zaman istediğimiz şekilde gitmeyebilir.  Hayatın tüm koşullarını kontrol edemeyiz. Canımızın her istediğini yerine getiremeyebiliriz. . Hiçbir çözümün olamayacağı durumlarda sorunu kabullenmek, sorunu çözmek kadar etkili olabiliyor.

Neleri, kimleri kabullenerek onların oluşturabileceği sorunları etkisiz hale getirebiliriz?

 KENDİMİZİ KABULLENME

En değerli nesnelerden biri kendi özümüzdür. Kendimiz varsak, dışımızdaki nesnelerin bir anlamı, bir değeri vardır. Mutlu olmanın en önemli yolu,  hatalarımızla, kusurlarımızla; beğendiklerimizle beğenmediklerimizle, boyumuzla bosumuzla, kilomuzla, rengimizle, yeteneklerimizle, becerilerimizle ve ruhsal durumumuzla kendimizin değiştirilemeyecek yönlerini olduğu gibi kabullenmektir. Birey; çekinmeden, korkmadan “Ben buyum işte…”diyebilmeli

Kendimize değer vermediğimiz sürece başka şeylere vereceğimiz değerin hiçbir anlamı ve önemi yoktur.

GEÇMİŞİ KABULLENME

“Geleceği, geçmişi bırak; anı yaşamaya bak” dense de yeri gelince aşırıya varmadan geçmişi ve geleceği kurgulamak oldukça yararlıdır, yaşamanın bir gerekliliğidir. Bugünümüzü şekillendiren ve geleceğimizi aydınlatan geçmişimizdir. Geçmişteki deneyimlerimizi kullanarak anımızı yaşıyoruz, geleceğimizi planlayacağız.

 Geçmişimizi hayatımızdan silip atacak halimiz yok. Geçmişi bırakarak değil, geçmişi kabullenerek geçmişteki problemlerin üstesinden gelebiliriz.

İçimizden atamadığımız olumsuz yaşantı ve duygularımızı, kabullenerek etkisizleştirebiliriz. Ancak sonrasında benzer hatalara düşmemeye  çaba göstermeliyiz.

İŞİMİZİ KABULLENME

Mutluluğun önkoşullarından birisi de kişinin sevdiği bir işinin olmasıdır. Herkesin yeteneğine uygun, sevdiği bir işte çalışması –veya iş kurması- istenilen, ideal bir durumdur. Ailemizin, devletimizin bu konuda vatandaşlarına, bireylerine yardımcı olması beklenir.

Var olan koşullar nedeniyle istediğimiz işi bulamayabiliriz. İşin kolayı yoktur. Beğensek de beğenmesek de işimizi kabullenmek zorundayız. İşimizden hoşlanmamak, bir ömür mutsuz olmaktan başka bir işe yaramaz.

Kendi ayaklarınız üzerinde durabiliyorsanız, kral sizsiniz.

YAKINLARIMIZI, ARKADAŞLARIMIZI KABULLENME

Beraber yaşayabilmenin, dostluklar oluşturabilmenin en önemli koşullarından birisi, karşımızdakilerini olduğu haliyle kabullenmektir. Kendimizi değiştirebiliriz ancak karşımızdakini fazla değiştirme şansımız yoktur. Kişilerin doğuştan getirdikleri veya sonradan oluşturdukları bazı kemikleşmiş, kalıplaşmış  huyları olacaktır. Ör. Dalgındır, ağır yürektir; bazı işlerde aksamalara neden oluyordur.  Karşımızdaki farklı bir kişidir. Her yönüyle bizim standartlarımıza uygun olmayabilir. Sürekli kusur arandığında, hayat her iki tarafa da çekilmez hale gelir, tartışmasız, sürtüşmesiz gün geçmez.  Çözüm: Ya kabulleneceksin ya da uzak duracaksın, ayrılacaksın! Uzman yardımı da denenebilir.

KOŞULLARI KABULLENME

Engelli olabiliriz. Kanser gibi bir sorunla beraber yaşamamız gerekebilir. Hayatta her şeyi başarmak olanaksızdır. Bazen başarısızlıklarla, bazen yenilgilerle karşılaşabiliriz. Farkında olmadan yanlış söyleyip pot kırabiliriz. Yaşamın doğal akışı içerisinde çözümü olanaksız durumları kabullenmek, hatta sorunla beraber yaşamak zorunda kalabiliriz. Olumsuz olsalar da yaşamın değiştirilemeyecek, kontrol edilemeyecek durumlarını; koşullarını kabullenmek zorundayız.

Ör. Bir şey almak isteriz, ancak paramız yeterli olmayabilir.

 UZMANINDAN ÖNERİLER

 Duygularınıza hükmetmek için:

 “Fiziksel çevreniz de vücut bütçenizi etkiler. Mümkünse sesin ve kalabalığın az olduğu ve yeşilliğin, doğal ışığın fazla olduğu yerlerde vakit geçirmeye özen gösterin. Basit bir saksı çiçeğinin yapabilecekleri gerçekten inanılmazdır. Çevresel faktörler psikiyatrik hastaların daha çabuk iyileşmesine dahi yardım eder.” (L. F. Barrett)

Sonraki yazılar: KABULLENMEYLE İLGİLİ GÜZEL ÖRNEKLER; KABULLENMENİN TEKNİĞİ, SINIRLARI

Kalın; sağlıkla, mutlulukla!..

Dursun BİLGİN

 

 

 

KABULLENME YÖNTEMİ VE YARARLARI


Duygularımızı gereği şekilde yönetmek, ilaçtan daha yararlı ve etkili…

Duygusal sorunlar ve çözüm Önerileri  başlıklı  yazı dizimizin her bir yazısında bazen açıktan, bazen dolaylı da olsa duygusal sorunları çözmek için önemli bazı önerilere yer verilmiştir. Durumun dikkatinizden kaçmadığını sanırım.

Dizimizin sonraki birkaç bölümünde  duyguların tutsağı olmadan, hangi yöntemlerle olumsuz duyguların üstesinden gelip daha avantajlı konuma nasıl geçebileceğimizi incelemeye çalışacağız. Yöntemler, pasiften aktive doğru sıralanacaktır.

Hayatta pek çok iyi şeyin yanında, bazen çok ağır zorluklarla da karşılaşabiliyoruz. Bu yazımızda en ağır ve hiçbir çözümün olmadığı sorunlarla karşılaştığımızda ne yapabileceğimizi incelemeye çalışacağız.

İşte size duygu denetiminde önemli bir yöntem: Kabullenme… Pasif gibi görünse de oldukça etkili... Kanser, engellilik gibi çözümsüz  sorunlar…

TANIM

Kabullenmek: Benimsemek, istemeyerek kendine mal etmek (TDK) Bir olgu veya nesne, istemeyerek de olsa benimseniyorsa, o şey kabullenilmiş demektir.

KABULLENMENİN YARARLARI

Kanser vb. ağır sorunlar karşısında “Neden ben? Bu iş niçin başıma geldi?” vb. düşünceler, kişiyi olumsuzluğa, kötümserliğe sürükler. Bu da kişinin vücut bütçesini buna bağlı olarak sağlığını olumsuz etkiler.

Böylesi durumlarda çözümsüz problemi kabullenmek, sorunu çözmek gibi kişiyi rahatlatıyor. Kabul edilen nesne ve olayları beyin, artık bir problem, bir tehlike olarak algılamıyor. Kişiye olumsuz etkisi fazla olmuyor, birey sorunla barışık yaşayabiliyor.

ÖRNEĞİN:

Bir kanser hastasının hastalığını kabullenmesi ya da kabullenmemesi durumunda neler yaşayabileceğini öngörmeye çalışalım.

Hastalığını bilen bir kanser hastası iki önemli sorunla karşı karşıyadır. Birinci sorun, hastalığıdır. Kişinin vücudu hastalığı tanımıştır. Vücut başarabildiği kadarıyla hastalıkla savaşmaktadır. Bu konu incelememizin dışındadır. İkinci sorun ise hastalığı nedeniyle hastanın yaşayabileceği üzüntü, korku, endişe, stres; kabullenme, kabullenmeme, ümitlenme gibi süreçlerdir. Hastanın bu süreçlerden nasıl kazançlı çıkabileceğine göz atalım.

ÜZÜLME

Hastanın doktorundan veya yakınından kanser olduğunu duyarak aşırıya varmadan üzülmesi doğal bir durumdur. Fazla uzun sürmeyen duygularla vücut baş edebiliyor.

KABULLENME

Hastalığını öğrenip üzülen hasta, giderek hastalığını kabullenmeye başlar. Kendisi gibi başka hastaların da olduğunu, hastalıkla beraber yaşayabileceğini, üzülse bile yapabileceği bir şeyin olmadığını vb. şeyler düşünürse; yani hastalığını kabullenirse, hastanın beyni ve vücudu  fazla etkilenmez. Hasta daha ferahlar. Hastalık dışında olumsuz duyguların oluşturacağı ikinci bir yük vücuduna binmez.

Benzer biçimde Kendisinin veya yakınının engelini, yakınının ölümünü kabul edenler de olumsuz durumdan fazla etkilenmiyorlar.

KABULLENMEME

Hastalığını kabullenmez, “Neden ben? Yakın bir zamanda öleceğim.” vb. kurgularla hasta, uzun süre üzülür, kaygılanır, stres yaparsa  vücut bütçesi –dolayısıyla sağlığı- olumsuz etkilenir. Vücutta kronik inflamasyon (iltihaplanma) artar. Kişi kendini kötü hisseder.  Tümör dışında hastanın sırtına ikinci bir yük biner.

“inflamasyon, tümörün daha hızlı büyümesine neden olur… Kanser hücrelerinin vücudun diğer kısımlarına bulaşma ihtimalleri de artar.” * (sayfa: 291) Kısaca, uzun süre üzülen kişinin hastalığında ve başka hastalıklarında artış görülme olasılığı yükselir. (Geniş bilgi: Hastalıkların Kökeni başlıklı yazımda…)

ÜMİT DUYGUSU

(Alternatif Düşünceler)

Bu kez hastanın  “ Hastalığımla mücadele edebilirim, hastayım ancak tıbbi yardım alarak ondan kurtulabilirim. En azından ömrümü uzatabilirim veya bundan sonra daha konforlu yaşayabilirim.” şeklinde kurgulamalar yaptığını düşünelim. Hastanın olumlu düşünceleri ve hastalıkla mücadele azmi, vücudunda olumlu havaya neden olacak. Beynini, hücrelerin çalışmasını, vücuttaki kimyasalları olumlu yönde etkileyecek; belki de hastalığında iyileşme yönünde  belirtiler gözlenecektir. Nitekim, mücadeleleriyle savaşı kazanıp aramızda uzun süredir yaşayan pek çok kanser hastası vardır. Geniş bilgi: Neşeli Olmanın Yararları…

Hastalıktan etkilenme durumu kişilere göre farklılıklar gösterebilir.

UZMANINDAN ÖNERİLER

Yazımızın bu bölümünde Amerikalı Lisa Fedman Barrett’in duygularımıza hükmetmek konusundaki görüşlerine yer vereceğiz. Barrett’e göre:

“Duygularınıza hükmetmek için yapabileceğiniz en temel şey esasında vücut bütçenizi formda tutmaktır.” * (s.255)… “Bunları sağlıklı beslenerek, spor yaparak ve yeteri kadar uyuyarak başarabilirsiniz.” (s.256) Ve tabii ki kendinizi hoşnut tutarak…

Sonraki yazı: HANGİ DURUMLARDA KABULLENME YÖNTEMİNDEN YARARLANABİLİRİZ?

Dursun BİLGİN

Alıntılar ve esinlenme:

*Beynimizin Parmak İzleri, Lisa Fedman Barrett, Timaş Yayınları 2021

 

 

 

 

 

 







6 Nisan 2024 Cumartesi

DUYGULARLA İLGİLİ KARIŞIK BİLGİLER

 

Önceki bazı yazılarımızda duyguların yararlarından, hangi durumlarda zararlı olabileceklerinden  söz etmiştik; duygu kontrol yöntemleriyle ilgili ön açıklamalarda bulunmuştuk.

Duyguların kararınca kontrolü sağlığımız açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu yazımızda yaşamımızda ve duygu yönetiminde işe yarayacak bazı karışık tespitlere yer vereceğiz. İşte:

AŞIRI ÇABA BAZEN OLUMSUZ ETKİ YAPABİLİR

Duygu kontrolünde etkilendiğimiz olayı unutabilmek için aşırı çabamız, dikkatimizi olaya yönlendirmemize neden olup olayı zihnimizden atmamızı bazen zorlaştırabilir. Belli bir süre durumu doğal akışına bırakabiliriz, yardım alabiliriz.

BİR DUYGU BAŞKA BİR DUYGUYU TETİKLEYEBİLİR YA DA ENGELLEYEBİLİR

Yaşanılan bir duygu, başka başka duyguları çağrıştırabilir, tetikleyebilir. Üzgün kişi, daha çabuk kızabilir. Ayrıca bir duygunun aşırı baskın olması, başka duyguların yaşanmasını engelleyebilir. Aşırı çökkün (depresif) kişi; sevgi, öfke duygularını hissetmediğini söyleyebilir. Bu bakımdan duygu yüklü kişilerle iletişim kurarken daha dikkatli olmakta yarar var. Ör. Öfkeli bir kişiyle…

DUYGULAR ZİHNİN ÇALIŞMASINI ETKİLEYEBİLİR

Yoğun duygu seli altında iken dikkatimizi işimize yeteri kadar yönlendiremediğimizin hemen hepimiz farkındayız. Yoğun duygular performansımızı etkileyebilir. Karar aşamalarında, duygu yüklü iken, ya karar almamalıyız ya da karar alırken daha dikkatli davranmalıyız.

Kişinin bir dakika öncesi ile sonrası birbirinden farklı olabilir. Olayın üzerinden belli bir süre geçtikten, yani olayın etkisi biraz azaldıktan sonra kişi olayı daha bilinçli kurgulayabilir, daha olumlu düşünebilir.

Bazı uzmanlar da beynin acil durumlarda daha iyi çalıştığını belirterek“ Beynin acil durumlarda ürettiği güçten yararlanın.” diyorlar.

BEYİN ALIŞKANLIK YAPAR

Beyin iyi ya da kötü, uzun süre üzerinde çalıştığı olguyu veya nesneyi, zamanla benimseyebilir. Üzüle üzüle, üzülmeyi alışkanlık haline getirebiliriz. Sonrasında o duyguyu içimizden atmamız biraz daha zorlaşır.

Bağımlılıkların altında beynin bu özelliği yatmaktadır. Uzun süre sigara, telefonla ilgilenen kişi, giderek bağımlılaşıyor. En sevmediğiniz yemeği kendinizi zorlayarak bir süre yerseniz, zamanla o yemekten hoşlanmaya başlarsınız.

Bazen de beyin var olan duruma alışır, o durumu benimser. Kişinin yapısı doğuştan üzgünse, sinirliyse durumu kabullenebilir.

HAYALLERİMİZ, DÜŞÜNCELERİMİZ BEYNİMİZE KODLANIR; GELECEĞİMİZE İLİŞKİN SİNYALLER İÇERİR

Düşüncelerimiz, hayallerimiz, inançlarımız beynimize kodlanır, yani beynimizde yer eder; yeni kurgularımız için kaynak oluşturur. Beynimiz, yapacağı tahminlerde diğer eski deneyim ve bilgilerle birlikte bu kaynağı da dikkate alır. Onları doğru bildiği için çoğunlukla düşündüklerimiz, inandıklarımız doğrultusunda hareket eder. Yani kişinin olumlu veya olumsuz düşünceleri bir ölçüde gerçekleşebilir.   Başaracağına inanıyorsa, başarır. Bu açıdan bireyin olumlu düşünmesi, olumsuz düşüncelere karşı alternatif (olumlu) düşünceler geliştirmesi, önemlidir.

KÖTÜ ANILARI HAFIZADAN SİLMEK MÜMKÜN MÜ?  

Olayı belki tamamen unutamayız, ancak olaya karşı bakış açımızı, olaya yüklediğimiz anlamı değiştirerek; düşünce ufkumuzu genişleterek; yani mantıklı düşünüp olayın nedenini, etkisini vb. anlayarak (TERAPİ) veya ilaçlarla duygunun şiddetini azaltabiliriz. Hatta giderek o duygunun sönmesini sağlayabiliriz. (Kaynak : Youtube, Kötü anıları hafızadan silmek mümkün mü? Nevzat Tarhan)

ANİ OLAYLAR DUYGU KONTROLÜMÜZÜ ZORLAŞTIRABİLİR

Ani olaylara, hazırlıklı olmadığımız için duygu kontrolümüz zorlaşabilir. Bazı olayların başımıza gelebileceğini öngörüp önlemlerimizi alabiliriz. Ani olaylar karşısında daha mantıklı, akılcı düşünebiliriz.

Ani olaylarda ve duygu oluşturabilecek diğer durumlarda neler yapabiliriz? Duygularımızı denetleyerek olumsuz duyguların üstesinden nasıl gelebiliriz?

 “DUYGULARIMIZA HÜKMETMEK, DUYGU KONTROL YÖNTEMLERİ” Sonraki yazılarda… İlk  yöntem: KABULLENME

Kalın sağlıkla, mutlulukla…

Dursun BİLGİN

 

 

 



23 Mart 2024 Cumartesi

DUYGU KONTROLÜ İLE İLGİLİ ÖN AÇIKLAMALAR


Yaşamımızda duygu oluşturabilecek sınırsız olaylarla karşılaşıyoruz. Sabahtan akşama kadar farklı duygudurum dalgalanmalarını yaşıyoruz. Bunlar hayatın akışından kaynaklanan olağan durumlardır.

Duygularımıza hükmedebilmek için bilinçli veya bilinçdışı olarak bazı  yöntemleri uyguluyoruz; hatta çocuklarımıza öğretiyor, yakınlarımıza salık veriyoruz

Bu yazımızda duygu kontrol yöntemlerinin uygulanması ile ilgili bazı ön açıklamalara yer vereceğiz. Sonraki yazımızda duygularla ilgili karışık bilgilere, devamında ise bazı duygu kontrol yöntemlerine göz atacağız. Olaylara bazen hoşgörüyle yaklaşırken; bazen onunla yüzleşmek,  bazen de olayın üzerine varmak yani onunla savaşmak gerekebilir.

Yöntemlerin tespitinde çoğunlukla dıştan gelen uyarıcılar dikkate alınmıştır.

Yazılarımızda kendi tespitlerimizin dışında uzman görüşlerine de yer vereceğiz.

***

YÖNTEMLER UYGULANIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? 

YÖNTEMLER OLAY VE KİŞİLERE GÖRE DEĞİŞEBİLİR

Duyguların artı ve eksi yönleri olduğu için bir birey için yararlı olabilecek yöntem, bir başkası için yararlı olmayabilir. Örneğin coşkulu  birisi için yararlı olabilecek bir yöntem üzgün birisi için zararlı olabilir.

Her birimizi etkileyen sorunlar birbirinden farklı olacaktır. Çözüm için uygulanacak tekniklerin de değişik olması beklenir. Uygulayacağımız yöntemler kişiye ve problemin çözümüne uygun olmalı.

BEYNİN ALIŞMASI ZAMAN ALABİLİR

Zihnimizin yeni duruma ayak uydurması, biraz zaman alabilir. Tekniği uygulamaya belirli bir süre ayrılmalı, uygulamadan hemen vazgeçilmemeli.

DUYGU DENETİMİNDE AŞIRIYA KAÇMA

Açıklanacak yöntemlerin  yeterince, kararınca, zamanında, bilinçli bir şekilde ve kişiye göre uygulanması yararlıdır. KİŞİNİN DUYGULARINI DENETLEMEYE KENDİNİ AŞIRI ZORLAMASI, herhangi bir yöntemin uygulanmasında aşırıya kaçılması önerilmemektedir. Söz gelimi, belirli bir süre okuma, uyuma gibi eylemler, kişiyi rahatlatır. Ancak içindeki olumsuz duygudan kaçınmak için kişinin aşırı okuması, aşırı uyuması uzmanlara göre sağlıklı bir yöntem değildir.

OLUMSUZ YÖNTEMLER

Acı, üzüntü yaratan durumu görmezden gelme, toplumdan uzaklaşma, aşırı uyuma; uyuşturucu, sigara, TV, bilgisayar, cep telefonu bağımlılığı gibi yöntemlerle kendini duyarsızlaştırma ve kaçınma gibi yöntemler uzmanlarca benimsenmemektedir.

UZMANINDAN YARARLANMA

Baş edemediğimiz durumlarda sorunumuzu çözmek için hastane, emniyet, adliye, danışmanlık hizmeti veren kurum ve kuruluşlar bize yardım için hazırdırlar. Gerektiğinde çekinmeden onlardan yaralanabiliriz.  

Yazılar teşhis ve tedavi amaçlı değil, bilgilendirme amaçlıdır. Herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaştığımızda çözüm merciimiz sağlık kuruluşları olmalıdır.

Kalın; mutlulukla, sağlıkla…

Dursun BİLGİN

 

 

 

 

 

 

 

9 Mart 2024 Cumartesi

NEŞELİ OLMANIN SINIRLARI

 

Önceki yazımızda neşeli olmanın yararlarından söz etmiştik. Neşeli olmak güzel, ama herkes, her an, neşeli olabilir mi? Neşeli olmanın bir sınırı, yeri ve zamanı var mıdır?

HERKES, HER AN, NEŞELİ OLABİLİR Mİ?

Yaşadığımız olaylar gelip geçici olduğu gibi bu olaylara koşut olarak yaşadığımız duygularımız- bu arada neşe duygusu da- gelip geçici bir duygudur. Neşeli olmamız, salık verilmesine karşın herkesin her an neşeli olması beklenemez.

NEŞELİ OLMANIN DA BİR SINIRI  VARDIR

Yine diğer duygularımız gibi neşeli olmamızın da bir alt ve üst sınırı vardır. Belirli ölçülerde neşeli olmak, vücudumuza yararlıdır, ancak aşırı ve uzun süren neşeliliğe vücudumuz dayanamıyor. Yaşadıkları ani ve aşırı sevinç nedeniyle fenalık geçirenlere rastlanmaktadır. Uzun süren aşırı neşelilik ve taşkınlık
durumu tıbben hastalık olarak kabul ediliyor.

NEŞELİ OLMANIN YERİ VE ZAMANI VARDIR 

Neşeli olmanın yeri ve zamanı da önemlidir. Ör. Bir kişinin düğünde neşeli olması normalken, yakınının cenazesinde veya sokakta aşırı neşeli olması, kabul edilemez bir durumdur.

Benzer biçimde bireyin bulunduğu durumla bağdaşacak şekilde sevinecek yerde sevinmesi doğal olduğu gibi; üzülecek yerde üzülmesi, öfkelenecek yerde öfkelenmesi de gayet doğaldır.

(Geniş açıklamalar: Duygular Ne Kadar Yaşanmalı? Hangi Durumlarda Duygulardan Zarar Görebiliriz? Başlıklı yazılarda..)

FAZLA NEŞELİ MİZACA SAHİP DEĞİLİM

İnsanın mizacı, yani o kişinin neşeli, durgun, yardımsever, kuşkucu, kıskanç olması vb. huyları doğuştan belirlenmiştir. Kişinin mizacı çevresel etkenlerle şekillenip değişir, onun eşsiz kişiliği oluşur.

Beyin sürüncemede kalanları değil, yerli yerine oturmuş düşünceleri ve oluşumları sever. Kişinin yaradılışı neşeli değilse, ya da çevresel etkenlerle ömrü boyunca bir kez gülmemişse ancak halinden memnunsa, beyin için bir sorun oluşturmaz. Beyin o duruma alışkındır. Fazla uç noktalarda olmadığı sürece dengeleme becerisiyle çözüm bulmuş sorun olmaktan çıkarmıştır.

Gülme eylemi bazı (özellikle eski) kültürlerde hoş karşılanmaz. Çevremizde de gülme karşıtı kişilere rastlayabiliriz.

Neşeli bir mizaca sahip olmayan insanlar da neşeli insanlar gibi normal yaşamlarını sürdürebiliyor. Gülmeseler de diğer duyguları yaşadıkları gibi neşe duygusunu da kendilerince yaşıyorlar. Ör. Bir işte başarılı olduklarında içten haz duyuyorlar.

(Duygu sağırlığı olan kişiler duyguyu tecrübe etmekte zorlanırlar.)

Neşeli olabilmek için, kişinin bu konuda  kendini zorlamasına gerek yoktur.

Duygulanım bozukluklarında uzman yardımına gereksinim duyulabilir.

POZİTİF OLMANIN KÖTÜ YANLARI VAR MI?

Uzmanına kulak verelim:

“Bazıları (pozitif düşünenlerin)tam tersi şekilde hissederken devamlı olarak pozitif olmaya çalışmanın gerçekten nasıl hissettiğimizi reddetmek olduğunu söylüyorlar ve bunun da potansiyel olarak belli duygulardan uzak kalmaya sebep olacağı söyleniyor.

Pozitifliği uygulamanın hedefi bazen üzgün, kızgın, sinirli ve hayal kırıklığına uğramış olabileceğinizi reddetmek değil; bunun yerine onları ilk olarak kabul etmek ve sonrasında geçici olduklarını anlamak önemli. Her zaman işlerin nasıl gideceğini veya şartları kontrol edemezsiniz. Ancak bu deneyimlerden en iyi öğrenmeyi elde etmeye çalışabilir ve her şey mükemmel olmasa da minnettar olacak bir şey bulabilirsiniz.” ( Ayşe Tolga, ayşetolga.com)

Kendimizi aşırı zorlamadan yapabileceğimiz küçücük çabalar ve küçücük düşünce değişiklikleri ile kendimizde iyileştirmeler yapabilir, daha mutlu ve sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralayabiliriz. Küçük gayretlerden sonra zaten beynimiz otomatikleşecektir.

DUYGULARIMIZA HÜKMETMEK” sonraki yazılarda…

Şen ve esen kalınız!

Dursun BİLGİN

 

2 Mart 2024 Cumartesi

NEŞELİ OLMANIN YARARLARI



Neşeli olma hali, insanın kendini mutlu hissettiğinin bir göstergesidir. Gülmek, hoş şeyler konuşmak, pozitif olmak neşeli olma halidir. (internet, Dünya Değişim Akademisi) Yazımda kendini genel olarak iyi hisseden,  daha doğrusu normal bir duyguduruma sahip insanları “neşeli”olarak kastedeceğim.

Neşeli olmak ruh ve beden sağlığımızın en temel koşullarındandır. Çünkü:

HOŞNUT OLDUĞUMUZDA VCÜCUDUMUZDAKİ ORGAN VE SİSTEMLER DAHA VERİMLİ ÇALIŞIRLAR

 Organlarımız, beyinden aldıkları sinyallere göre işlevlerini sürdürürler. Neşeli olduğumuzda, beynimiz tarafından organlara gönderilen olumlu sinyallerle, organ ve sistemlerimiz daha düzgün ve verimli çalışarak sağlığımıza katkıda bulunurlar.

NEŞELİ, POZİTİF OLMAK KİŞİYİ BAŞARIYA GÖTÜRÜR

Neşeli insanların beyin ve diğer organları daha verimli çalışacağı için yaptıkları işlerde başarı olasılıkları yükselir. Zihnimizdeki bir olumlu duygu, diğer olumlu duygularımızı tetikler. Neşeli olduğumuzda zihnimiz daha doğru tahminler yapar.  Birey İşine daha iyi odaklanır, iş yapma isteği artar. Sonuçta başarıya giden kapı aralanır. Ör.  Bir yarışmaya katılan bir sporcunun neşesi yerindeyse morali de yüksek olur; kasları, kalbi vb. daha iyi performans gösterir; yarışmadaki başarı şansı da yükselir.

Neşesi yerinde olan kişiler; okulda, iş yaşamlarında ve toplumsal yaşamda daha iyi sonuçlar elde ederler.

NEŞELİ VE POZİTİF DÜŞÜNEN İNSANLARIN ARKADAŞLARI DAHA FAZLA OLUR

Kişinin pozitifliği veya negatifliği karşısındakilerini etkileyebilir. Olumlu düşüncelere sahip neşeli insanların arkadaşları doğal olarak daha fazla olacaktır. Kişiler, kendilerini strese sürükleyen insanlardan uzak durma eğilimindedirler. Neşeli insanlarla zaman geçirmek, bireyin vücut bütçesini, sonuçta kişinin sağlığını olumlu yönde etkileyecektir.

STRES HASTALIKLARI TETİKLERKEN; NEŞELİ, GÜLEN KİŞİLERDE HASTALIKLAR HAFİFLEYEBİLİYOR

Olumsuz duygular yerine cesaret, sevinç, sevgi, huzur, güven, umut vb. olumlu duygular; abartılmadan yaşandığında vücutta olumsuz değişimlerin değişimlerin tersi oluşur. İyi hissedildiğinde, zihinsel  tahminler daha doğru yapılacak, vücutta gereksiz kaynak tüketimi azalacak, vücut bütçesinde ve inflamasyonda daha dengeli değişimler oluşacak, hastalıklarda iyileşme yönünde belirtiler gözlenecektir. 

Olumlu hava ve bu ortamda vücutta oluşan olumlu hormonlar hastalıklara karşı ilaç etkisi oluşturabiliyor. Vücut daha normal çalışıyor. Kan testi sonuçları daha dengeli oluyor. Tansiyon, şeker, kalp-damar, zihinsel sorunlar vb. olumsuzluklarda düzelme eğilimi gözleniyor.

 Gülmek ve neşeli olmak; ferdi rahatlatıp gevşetir, bağışıklık sistemini güçlendirir, diğer vücut fonksiyonlarına olumlu etki yapar, onu hastalıklara karşı daha dayanıklı hale getirir.

OLUMSUZ DÜŞÜNCELER ZİHNİN GÖREV YAPMASINI ENGELLER

Kötümser zihin hali; kişinin duygudurumunu, dikkatini, motivasyonunu, başkaları ile ilişkilerini etkiler.

Olumsuz duyguların etkisi altındayken birey sağlıklı kararlar almakta zorlanabilir.

OLUMLU DÜŞÜNENLERİN ÖZGÜVENLERİ DAHA YÜKSEKTİR, KENDİLERİNİ ŞANSLI HİSSEDERLER

Olumlu düşünme, kişinin algılama biçimini de değiştirebiliyor. Kişi olumsuz olayları biraz daha olumlu pencereden görebiliyor. Kişi daha sağlıklı düşünebildiği için olumlu düşünme, yeni olumlu oluşumları beraberinde getiriyor. Kişinin kendine güveni artıyor, kendini daha şanslı hissediyor.

NEŞELİ İNSANLAR DAHA UZUN YAŞAR VE DAHA GENÇ KALIRLAR

Bir okul şarkısında ne diyor? “Neşeli ol ki genç kalasın, bu dünyadan da zevk alasın!”  Olumlu duygular  vücutta olumlu değişimlere neden oluyor, vücudu yıpratmıyor, şarkıda belirtildiği gibi neşeli insanlar daha uzun yaşayıp daha genç kalabiliyorlar.

 İnternete “Mutlu insanlar daha mı uzun yaşıyor?” diye sordum. Aldığım yanıt: 7,5- 10 yıl daha uzun yaşıyor. (services. Tubitak) Değişik araştırmalar da var.

SONSÖZ: Biraz da bardağın dolu tarafına odaklanabilirsek, orada içimizi ısıtacak çok şey bulabiliriz.

Herkes, her an, neşeli olabilir mi? “NEŞELİ OLMANINSINIRLARI” sonraki yazımızda…

Şen ve esen kalınız!

Dursun BİLGİN

17 Şubat 2024 Cumartesi

HASTALIKLARIN KÖKENİ, OLAYLARDAN ETKİLENME

 


Geçmişteki olumsuz olayları düşünmek; gelecekle ilgili olumsuz senaryolar kurgulamak ruh ve beden sağlığını olumsuz etkileyebilir. Konuyu biraz açıyoruz.


ETKİLENDİĞİMİZ OLAYI DÜŞÜNMEK, DUYGUMUZUN ŞİDDET VE SÜRESİNİ ARTIRIR

Kendimi kızdıran bir olayı düşündüğümde, olayı yaratan kişiye karşı daha çok bileniyorum; kinim daha fazla artıyor. Karşıdakine bir şey olmadığı halde kendim zararlı çıkıyorum. Düşünmediğimde ise olay kısa bir sürede kapanıp gidiyor.

Bir ders konusunu nasıl çokça tekrarlayıp daha iyi öğreniyorsak, bizi rahatsız eden olayı, zihnimizde sürekli canlı tutmak, yani o olayı düşünmek ve hayal etmek; olayın beynimizde daha fazla yer edinmesine, olumsuz duygularımızın daha artmasına ve süreğenleşmesine, kendimizi daha huzursuz hissetmemize neden olabilir. Çünkü beyin, hayal ederken olayın yakınını yeniden yaşıyor.

Özellikle uyumadan önceki ve uyku aralarındaki düşünce, hayal ve bilgilerin beynimizde daha fazla yer ettiğini, hatırlatalım. Beynimiz, uyumadan önceki olumlu- olumsuz hayal ve düşüncelerimizi, uyurken işlemeye devam ediyor. (Bu nedenle uyumadan önce çalışılan dersler, daha kalıcıdır.)

UZUN SÜRELİ DUYGULANIMLAR NEDEN ZARARLIDIR?

Beyin, uzun süren ve abartılmış korku, üzüntü, kin, kaygı vb. olumsuz duyguları mikrop veya zararlı bir madde gibi bir tehlike, bir tehdit olarak algılıyor. Vücut, önlem alıp onunla savaşıyor. Ancak uzun süren ve görünürde olmayıp sadece kurgulanan bir tehlike ile baş etmekte vücut zorlanıyor.

Zihin tahmin hataları Yapıyor. Vücuttaki kaynaklar hatalı tüketiliyor. Gereksiz enerji harcamaları yapılıyor. Vücut bütçesinde kronik (uzun süreli) dengesizlikler oluşuyor. Yara, mikrop vb. durumlarda vücudu iyileştirmek için kullanılan inflamasyon (iltihaplanma) normalin üzerinde artıyor. Durdurulamayan kronik inflamasyon beyne ve diğer organlara zarar veriyor.*

Bu süreçte vücudun metabolizma, dengeleşim, savunma (bağışıklık) mekanizmaları ve yönetim merkezi beyin, durumdan olumsuz etkileniyor. Böylece kişide zihinsel ve bedensel sorunlara, kronik ağrılara kapı aralanıyor. Var olan hastalıkların şiddeti artıyor. *

Gelecekle ilgili olumsuz senaryolar kurgulandığında, yani uzun süren aşırı kaygı ve endişe durumunda da vücutta benzer değişimler gözleniyor.

Kısa süreli duygulanımlarda vücut savaşımda zorlanmıyor. Uzmanlar, her türlü duyguların yerinde ve kararında yaşanmasını doğal ve sağlıklı buluyorlar.

Olumsuz duygular yerine cesaret, sevinç, sevgi, huzur, umut vb. olumlu duygular, yine abartılmadan yaşandığında değişimlerin tersi oluşacaktı. İyi hissedildiğinde, zihinsel tahminler daha doğru yapılacak, vücutta gereksiz kaynak tüketimi olmayacaktı. Hastalıklarda iyileşme yönünde belirtiler gözlenecekti.

ETKİLENİMDE FARKLILIKLAR

Herkesin olaylara karşı dayanma gücü birbirinden farklıdır. Olumsuz olaylar herkes için zararlı olmayabilir.

Günlük yaşamda hepimiz canımızı sıkan durumlarla bazen karşılaşabiliyoruz. Ancak pek çoğumuz, olumsuz olaylardan fazla etkilenmiyoruz. Olaya ilişkin başlangıçtaki kurgularımız zamanla değişiyor. Beynimiz böylesi olayları başlangıçta tehlike olarak algılasa da zamanla olaya alışıyor, önemsemiyor; duruma uyum sağlıyor. Beyin olayı tehlike olarak algılamaktan çıkarıyor, kişiye olumsuz etkisi fazla olmuyor.

Uzun süre abartılmış duygularının etkisi altında kalan, yani olayları olumsuz yönden kurgulayan bazı insanlar olaylardan olumsuz etkilenebiliyor.

Olaylara karşı alternatif düşünceler oluşturabilen yani olumlu (pozitif) düşünen kişiler olaylardan etkilenmiyorlar.

 UZMANINDAN ÖNERİLER

“Hoşnut olmayan bir şey hakkında uzun uzadıya düşünürseniz vücut bütçenizde dalgalanmalara sebep olursunuz. Derin düşüncelere dalmak tehlikeli  bir döngüdür…. Kurguladığınız her bir deneyim bir yatırımdır, ö yüzden yatırımlarınızı akıllıca yapın. Gelecekte tekrar kurgulamak isteyeceğiniz deneyimler yaratın.” *


SON SÖZLER

Beynimiz kurguladıklarımızı doğru sanıyor, ona göre hareket ediyor. Kurgularımızı kendimiz oluşturuyoruz, başkaları değil… Olumsuz, abartılı duygu ve düşüncelerle, kısacık hayatımızı yıpratmaya değmez. Etkilendiğimiz olay, kendi hatalarımız ya da olay, başkalarının yüzünden olmuştur. Olabilir, herkes hata yapabilir. Dersimizi alıp olaya nokta koyabiliriz.

Sonraki yazılar: Neşeli Olmanın Yararları, çözümler

Dursun BİLGİN

Kaynak:

*Beynimizin Parmak İzleri, L. F. Barrett, TimaşYayınları, s. 287..313