19 Ocak 2019 Cumartesi

KARNE ALAN ÇOCUĞUMUZA NASIL DAVRANMALIYIZ?



    Karne, çocuğun ve ailenin yaşamını etkileyen önemli bir olaydır. Karne süreci, iyi yönetildiğinde aile ve çocuğa faydalı olabilmesine karşın, bazen de çocuğu hayal kırıklığına sürükleyip onda ruhsal yaralanmalara neden olabilmektedir.
    Öncelikle karnelerde verilen not sistemini tanıyıp sorgulayalım:
    Not sistemi bir çeşit yarışma şeklidir. Not sistemi, öğrenciyi faaliyete teşvik etmek için oluşturulmuş, onu kendisiyle ve arkadaşlarıyla yarıştıran bir sistemdir. Yarışmada kullanılan puanlar, burada not adı ile kullanılır. Yarışmalardaki sıralamalar gibi not sisteminde de çocuklar aldığı notlara göre bir çeşit sıralama oluştururlar.
    Not Sisteminin Faydaları
    Not sisteminde öğrenci, arkadaşlarından veya önceki puanlarından daha yüksek puan almak için çaba gösterir, çalışmalara katılır; böylece başarısını artırır.
    Günümüzün toplumsal yaşam düzenleri, bir ölçüde rekabet ve yarışmaya dayalıdır. Küçük yaştan itibaren yarışma ve rekabet koşullarında yetişen çocuğun, ileride yarışma ve rekabete dayalı toplumsal düzene uyum sağlaması kolaylaşır. Yarışmaların faydalarına karşın olumsuz yan etkileri de vardır.
    Not Sisteminin Olumsuz Yanları
    Sınavdan ve sınav sonucunda alınan puanlardan, sınava katılanların tümü önemli ölçüde etkilenebiliyorlar.
    Sınıfta düşük not alan çocuklar; arkadaşları ve öğretmeni karşısında mahcup olabiliyor, ailesinin ve çevresindeki diğer kişilerin notlarını beğenmeyeceğini düşünerek kaygılanabiliyorlar. Bazı çocukların kendilerine güvenleri azalıyor. “Başarabilecek miyim?” korkusuyla herkeste bir sınav kaygısı oluşabiliyor.
         Çocuklar, bilgilerini artırıp geleceklerini güvence altına alma düşüncesinden çok, yüksek not alma telaşına düşüyorlar.
      Not sistemi sınıfta ayrımcılığa neden oluyor. Sınıfta iyi notalan öğrenciler kıskanılabiliyor. Hatta bazılarından nefret ediliyor. Kimi öğrenciler, örnek öğrenci olarak popüler oluyor; kimi öğrenciler de küçümsenip alay konusu olabiliyorlar. Böylece not nedeniyle öğrenciler arasında ayrımcılık oluşuyor, bazı çocuklar istenilmeyen bazı duyguları yaşayabiliyorlar.
    Sınav ve not sisteminden, durumu iyi öğrenciler de etkilenebiliyor. Notlarıyla bağdaştırarak bazen kendilerini yanlış algılıyor ve olumsuz davranışlar sergileyebiliyorlar. Ör: Bazı öğrenciler şımarık davranışlar sergileyebiliyorlar. Kimilerinin başarının verdiği sarhoşluk içerisinde çevrelerinden beklentileri artabiliyor. Bazen de “ileride bu kadar başarılı olamazsam, çevrenin gözünden düşerim.”gibi düşüncelerle kendilerinde kaygı oluşturabiliyorlar.
    Not sisteminin bu olumsuz etkilerinden çocuklarımızı uzak tutmak için, aile ve öğretmenlere önemli görevler düşmektedir. Bu konuda ailelerin neler yapabileceğini bu yazımızda incelemeye çalışacağız.

    Not sistemi güvenilir bir ölçme aracı mıdır? 5 kg. bir ağırlığı hangi terazide tartsanız aynı gelir. Bilgi ölçmenin tam geçerli bir tekniği, birimi veya sınırı yoktur. Her öğretmenin önemsediği, değer verdiği konular birbirinden farklı olduğundan, bir öğrenci farklı öğretmenlerden tamamıyla aynı notu alamaz. Benzer biçimde, farklı okullarda, farklı coğrafyalarda çalışan, farklı devirlerde ve farklı kültürlerde yaşayan öğretmenlerin hepsinden aynı ölçüde not vermeleri beklenemez.
    Ancak her bir öğretmenin, sınıfındaki öğrencilerini, kendi ölçütlerine göre, en ufak bir ayırım yapmadan en objektif şekilde değerlendirdikleri kuşkusuzdur. Öğrencinin aldığı not nedeniyle öğretmenini suçlamanın, bir anlamı ve faydası yoktur. 
  Notlar, çocuğumuzun gelecek hayatındaki başarısının bir göstergesi midir? Bilgili olanların ve bilgilerini kullanmasını bilenlerin, toplumsal hayatta biraz daha iyi yerlere geldiklerini bir genelleme yapmadan söyleyebiliriz. Bunun yanında yüksek notları olmadıkları, hatta okul yüzü görmedikleri halde; bilimde, politikada, iş ve sanat hayatında ve sayamadığımız diğer alanlarda başarının zirvesine çıkmış, şu an hepimizin örnek verebileceği pek çok kişi vardır. Derslerde başarılı oldukları halde, çalışma hayatında başarıda zorlananlara da rastlanmaktadır. Kişilerin her alan ve koşulda aynı başarıyı sergilemeleri olanaksızdır.
    Ders notları, çocuğumuzun zekâ ve yeteneğinin bir ölçüsü müdür? Ders notları ile bilgi dağarcığımızın, bazı yetenek ve becerilerimizin o zamanki güncel durumu sınırlı olarak değerlendirilir. Beynimizin kapasitesi sınırsızdır. Çok az ve sınırlı bilgi- becerileri ölçmekle beynin tüm kapasitesini anlamak olanaksızdır.
     Bir çocuğun bazı derslerden başarısız olması, onun yeteneksiz ve başarısız olduğunu kanıtlamaz.  Tekniğine uygun, planlı programlı olarak çalışan bir çocuk, kendisinden zeki, ancak çalışmayan bir öğrenciden daha yüksek puan alabilir.

KARNE ALAN ÇOCUĞUMUZA NASIL DAVRANMALIYIZ?
    Herkesin hayatta başarabileceği ve severek yapabileceği bir iş veya başarılı olabileceği bir alan kesinlikle vardır. Çocuğumuzun ders notlarına bakarak, çocuğumuzu ya da kendimizi ümitsizliğe sürüklememiz uygun bir davranış değildir. Herkesin yetenek ve kapasitesine uygun ve severek yapabileceği bir iş kesinlikle vardır. Çocuğumuzun hayata olumlu pencereden bakması, kendini güvende hissetmesi, gelecekten kaygılanmaması ve güdülenerek çalışmaya odaklanması için, çocuğumuzu, sürekli bu umut ve beklenti içinde yetiştirmeliyiz. Kişi yeteneğine ve isteğine uygun bir işte çalışabilir, yeteneğine uygun iş kurabilir. Yeteneği az olan kişiler, yaptıkları işte; eğitildikçe, çalıştıkça ustalaşabiliyorlar. Çocuğa, altından kolaylıkla kalkabilecekleri sorumluluklar verilmeli; iş yapma zevk ve alışkanlığı kazandırılmalı
    Herkesin kaldırabileceği belli bir yük vardır. Kişiye en ağır cezayı verseniz bile belli bir ağırlıktan fazlasını kaldıramaz. Kişinin yapamayacağı şeyleri zorla yaptırmaya kalkmak, ona işkencedir, onu istismar etmektir. Çocuktan beklentilerimiz, onun başarabileceği sınırlar içinde olmalı. Çocuk başarılı olmak için elinden geleni yapıyorsa, ona kimsenin herhangi bir söz söylemeye hakkı yoktur. Çocuğumuzu, olduğu haliyle benimsememiz en doğrusudur.
    Karnesiyle gelen çocuğu nasıl karşılamalıyız?  Çocuğumuzla karşılaştıktan sonra hemen onun karnesine bakmak, çocukta karnenin kendisinden değerli olduğu kanısını uyandırabilir. Çocuğunuzla karşılaşınca önce onu sevin. Sonra birlikte karnesini inceleyebilirsiniz, aşırıya kaçmadan olumlu geri bildirimlerde bulunabilirsiniz; ancak önerilerinizi bir başka zamana bırakmanız uygun olur. 
  Karneye bakarken sadece başarısız derslere odaklanmayın. Karneye bakarken sadece olumsuzları görmek, hayata da dar olumsuz pencereden bakmak demektir. Çocuğun karnesine bakarken öncelikle olumlu dereceler değerlendirilip çocuk ruhsal yönden hazırlanmalı. Özellikle çocuğun davranış notları, önemsenmeli.
    Uygun tepki: Çocuk başarılı da olsa, başarısız da olsa çocuğa yaklaşımda aşırıya kaçınmamalı. Aşırı yergi onu üzdüğü gibi, aşırı övgü de onda sizin beklentilerinizi karşılayamama korkusunu oluşturabilir.
    Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamayın. "Her öğrencinin kendine göre bir gelişim hızı ve sekli olduğundan çocuğunuzun karnesindeki dereceleri ve sonucu başka öğrencilerinkiyle karşılaştırmak süretiyle kendi çocuğunuzu yermek veya övmek doğru olmaz." (Eski bir karneden alıntı)
    Özellikle çocuğunuzu kendi çocukluğunuzla kıyaslamanız çocuğunuzu güvensizliğe sürükler, evde sürtüşmelere neden oluşturur.
    Karnesi başarısız olan çocuk cezalandırılmalı mı? Çocuğumuzun ruh sağlığı, notlarından çok daha önemlidir. Kırık notlarından dolayı çocuğumuz, yeteri kadar zaten mahcup kalmıştır. Hiçbir cezanın, çocuğun onurunu kırıp ruhsal durumunu zedelemekten başka işe yaramayacağını unutmayalım. Çocuğa karşı fiziki ve sözlü şiddetten uzak duralım.
    Peki, ya ödül… Çocuk kendisi ve geleceği için çalıştığının bilincinde olmalı. Kendisi için değil de, ödül için çalışan çocuk, biraz zorlandığında, “Ödülü almasam da olur.” deyip geri çekilebiliyor. Kendi ve geleceği için çalışan çocuk, zorluklardan yılmıyor; zorlukları aşıp hedefe doğru uygun adımlarla ilerliyor.
    Maddi ödüldense, manevi ödül, çocuğu daha çok etkiler. Maddi ödüle alışan çocuk her zaman bir beklenti içinde olabiliyor. Maddi ödül için söz verildiğinde, verilen söz yerine getirilmeli
    Başarısızlığın nedeni olarak sadece çocuk görülmemeli. Çocuğun okuldaki çalışmalara içtenlikle katılması, sorumluluklarını yerine getirmesi okul başarısı açısından önemlidir. Bunun dışında çocuğun eğitiminde etkili olan aile, çevre, okul gibi etmenlerin, çocuğun başarısında her birinin önemli etkileri vardır.
     Ailede uygun çalışma ortamının olamaması, bir arkadaşının onu olumsuz yönde etkilemesi, okuldaki olanakların kısıtlılığı, çocuktaki duygu bozukluğu vb. etkenler, çocuğun başarısını olumsuz yönde etkilemiş olabilir.
    Başarısızlık, sadece çocuğun değil bir aile (hepimizin) sorunu olarak görülmeli, ona göre çözümler üretilmeli.
    Başarısızlık nedenleri üzerinde durulmalı, onun kişiliğine dokunulmamalı. “Sen tembelin birisin.” gibi çocuğun kişiliğini olumsuz yönde yargılamak, sorunu çözmek yerine daha büyük yaraların açılmasına, içinden çıkılmaz bir hal almasına dönüşür. Çocuk tembel olduğuna inanarak hepten tembelleşebilir. Çocuğun başarısızlık nedenleri üzerinde durularak, nedenler ortadan kaldırılabilir. 
    Çocuk eğitiminde “sevgi” yönteminden yararlanma: Anne-babasını, öğretmenini seven çocuk, onları hiçbir şekilde üzmek istemez. Çocuk yaramazlık yapmadığı gibi, başarılı olmak için elinden geleni yaparak, onların gözüne girmek, onlardan olumlu dönütler almak ister. Bunun yolu, çocuğumuzu koşulsuz sevmek, onunla gereği kadar ilgilenmek ve ondan yapabileceği kadarıyla başarı beklemektir.
    Çocuğun başarı seviyesini yükseltmek için neler yapılmalı? Anne-baba çocuğuyla görüşüp, sorunun, hepsinin ortak sorunu olduğunu, sorunu beraberce çözümleyeceklerini çocuğa açıklamalıdırlar.
    Sorunu ortaya çıkaran nedenler saptanıp ortak hal çareleri düşünülmeli. Sorunu ortaya çıkaran nedenler araştırılıp giderilmeli. Bu konularda öğretmen ve rehber öğretmenden yararlanılmalı.
    Bilgili olmanın yararları, anlatılarak çocuk isteklendirilmeli. Nasıl çalışacağı, okulda nelere dikkat edeceği açıklanmalı:  “Çocuk okuldaki çalışmalara tüm dikkatiyle katılmalı. Öğrendiğini pekiştirmesi ve unutmaması için derslerde not tutmalı ya da öğretmenin tutturduğu notlara çalışmalı. Gereği kadar tekrarlar ve alıştırmalar yaparak unuttuğunu hatırlamalı. Bilmediği konuları araştırmalı, sorup öğrenmeli.” vb konu ve teknikler aile ve okul tarafından çocuğa öğretilmeli.
    Sözün özü: Çocuğumuzun daha iyi yerler gelmesini istiyorsak, onu eleştirmek yerine, ona  fırsatlar sunmalı, aşırıya kaçmadan onu çalışmaya, okul ve evdeki sorumluluklarını yerine getirmeye teşvik etmeliyiz.
     Sonraki yazı: OKUDUĞUMU ANLAMIYORUM
    Teşekkürler, hoşça kalın.