Bir önceki
yazıda, “Anlama” ile ilgili açıklamalara yer verilmiş; okuduğumuz metni
anlayamamanın nedenleri, anlamanın alt yapısı ve ölçütü, zor metinleri okumanın
sakıncaları üzerinde durulmuştu.
Bu yazıda anlama
ile ilişkisi yönünden kısaca “Ezberleme” olgusuna değinildikten sonra,”Okuduğumuz
Metni Anlayabilmenin Teknikleri” açıklanacak. Bu teknikleri uyguladığımızda,
anlamakta zorlandığımız yazıları, daha kolay anlayıp anlama yeteneğimizin gelişimine
katkı sağlayacağız.
Ezberlemek: “ Herhangi bir sözü, metni
davranışı vb. olduğu gibi, eksiksiz biçimde akılda tutmak.” şeklinde
tanımlanıyor.
Anlamakla Ezberlemek Arasındaki Fark
Anlayan
kişi okuduğu yazıyı, kitaptan farklı bir şekilde kendi diliyle, kendi tümceleriyle anlatabilir veya
açıklayabilir; ezberleyen kişi ise yazıdaki bilgileri kendi diliyle ifade edemeyip,
kitapta yazdığı şekilde söylemeye kalkar. O kişi, yazıdan bir şey anlamadığı
için bilgileri ezberleyerek akılda tutmayı tercih etmiştir. Bunu hemen
hepimizin yaşadığı bir örneklemeyle açıklayalım:
Öğretmen,
öğrencilerine: “Bu akşam Malazgirt
Savaşı’na çalışın, yarın anlattıracağım.”diyor. İyi çalışmaları için herhangi
bir teşvikte bulunmuyor.
Öğrenciler evlerinde derslerine çalışıyorlar. Olay yazısı olduğu için, kitaptan bir-iki kez okuduktan sonra konularını kolaylıkla anlayıp anlatabiliyorlar.
Öğrenciler evlerinde derslerine çalışıyorlar. Olay yazısı olduğu için, kitaptan bir-iki kez okuduktan sonra konularını kolaylıkla anlayıp anlatabiliyorlar.
Öğretmen okulda
herkese dersini anlattırıyor. Çoğunluk, takılmadan, kendilerine özgü dilleriyle
şakır şakır anlatıyorlar.
Öğretmen başka
zaman Fen Bilgisinden “Enerji” konusunu anlatmalarını istiyor. Teşvik amacıyla da
konuyu 5 dakika anlatana sözlü notu olarak 5; 4 dakika anlatana 4; 3 dakika
anlatana 3… vereceğini açıklıyor.
Evde öğrenciler
derslerine çalışıyorlar. Ne kadar okusalar da fazla bir şey anlamıyorlar. Çünkü
konu ile ilgili ön bilgileri yeterli değil. İyi not alabilmek için bu kez
“ezberleme” yöntemini deniyorlar. Konuyu anlamadıkları için, belli bölümleri
kitapta yazdığı şekliyle ezberliyorlar.
Öğretmen okulda
derslerini anlattırıyor. Tam ezberleyemedikleri ve konudan bir şey
anlamadıkları için öğrenciler, kitapta yazılanlara bezer bir şeyler
söylüyorlar; ancak söyledikleri pek anlamlı değil. Konuşurken ikide bir
takılıyorlar, ne söyleyeceklerini unutuyorlar vs.
Gördüğümüz gibi
birinci olayda teşvik yapılmadığı halde öğrenciler daha başarılı. Bilgi edinmek
için, anlama değil de ezberleme yöntemini tercih edenler benzer sıkıntılar
yaşıyorlar. Normalde tanımlar, şiirler gibi kısa yazılar ezberlenebilir. Ezber
yeteneği çok üstün kişilere de rastlanmaktadır.
Anlamanın Önemi
Beyin,
anlamlı bilgileri kabul eder ve saklar. İyi anlaşılan bilgiler, beyne
kolaylıkla yerleşir ve uzun süre unutulmazlar. Ezberlemekse hem eziyetli, hem
de ezberlenen bilgiler, kısa sürede unutuluyor.
OKUDUĞUNU ANLAYABİLMENİN TEKNİKLERİ
Şimdi, o an
okuyacağımız, biraz zor bir metinleri, anlayabilmek ve anlatabilmek için nelere
dikkat edeceğimizi gözden geçirelim.
·
Uygun
ortamda çalışma: Özellikle zor
yazılar okunurken, okuyucunun dikkatini dağıtabilecek her şey ortadan
kaldırılmalı. Kimsenin olmadığı sessiz bir ortam seçilmeli.
·
Dikkatin
okunan nesneye en iyi biçimde odaklanması: Okuyan kişi, gözünü, kulağını,
beynini kısacası tüm varlığını okunan yazıya yöneltmeli. Okunan yazının dışında
başka hiçbir şey düşünülmemeli. Kişi yazıdaki olguları kendi yaşıyormuş gibi
hayal kurmalı; yazıdaki olay ve bilgileri zihninde tutmaya çalışmalıdır. Bu yöntem, alışılana kadar öğrencilere
öğretilmeli. Çünkü özellikle küçük öğrenciler,
dikkatlerini nasıl toparlayacaklarını bilmezler.
NOT:
Kişinin yoğun duygular yaşaması, uykusuzluk, yorgunluk,enerji yetersizliği vb. etkenler onun anlama seviyesini olumsuz yönde etkiler:
Okuyucunun; aşırı sevinç, üzüntü, korku, kaygı vb. yoğun duygular yaşaması, o
kişinin dikkatini tam olarak toparlayamamasına ve okuduğu yazıdan bir şey
anlamamasına neden olabilir.
Yeteri kadar
uyumamış, gıdasını almamış ve özellikle zihinsel yönden yorgun kişiler, uyuklama
hali, dikkat toplamada yetersizlik gibi durumlarla karşılaşabilirler.
Zihnimizin çalışması
için yeteri kadar besin alınmış olmalı. Beynin enerji kaynağı, sadece glikoz yani
şekerdir. Ancak beyin yapımızın ve bedenimizin sağlıklı olması için her tür
besinden almamız gerekir.
Kişi başlangıçta anladığı
bir yazıyı, belli bir süre sonra anlamakta güçlük çekiyorsa, zihinsel yorgunluk
ve dikkat dağınıklığından söz edilebilir. 10-20 dakika hiçbir şey yapmadan
zihnini dinlendirip çalışmasına devam ederse anlama seviyesi de artacaktır.
(okuldaki ders ve dinlenme saatleri gibi) Uzun süre dinlenmek, çalışmaya karşı
ilgi ve isteği azaltabilir.
·
Okurken
sözlük, ansiklopedi, internetten yararlanma: Okunan yazıdaki, bilinmeyen
sözcük veya anlaşılamayan bilgilere, başvuru kitapları ya da internetten
ulaşılırsa; okunan yazı daha iyi anlaşılır duruma gelir. Kişinin kendi
bilgileriyle bağlantı kurulur. Böylece okunan yazı daha iyi anlaşılır.
·
Noktalama
işaretlerine dikkat etme. Noktalama işaretlerinde gerekli duraksamalar
yapılarak anlam karışıklığı giderilir.
·
Okurken
zihinde canlandırmalar yapma: Okunan parçadaki olaylar zihinde tasarlanır,
canlandırılır; bildiği bir şeylere benzetilir, karşılaştırılır. Böylece okunan
yazılar daha anlamlı hale gelmiş olur. Örneğin: Elipsi anlamayan çocuk, “yumurtanın resmi gibi bir şey” diye zihninde
canlandırıyor; böylece elipsi yumurtaya benzetip anlamlandırıyor.
·
Yavaş,
düşünerek, çözümleyici ve seçici okuma: Aslında hızlı okumak, her zaman
için önemlidir. Ancak okunan metni anlamakta güçlük çekiliyorsa; okuma hızı
azaltılır. Beyin anlamaya daha çok zaman ayıracağı için beyin daha iyi düşünür,
sözcük ve tümcelerin anlamlarına tek tek dikkat edilerek okunan kısım, daha iyi
algılanır. Böylece eski bilgilerle ayrıştırma,
birleştirme, karşılaştırma, benzetme
ve tasarlamalar yapılarak okunan yazı daha iyi kavranır. Okuma hızının aşırı
yavaşlatılması ise işleri tersine döndürür. Beyin yorulur, yazıya karşı ilgi ve
dikkat dağılır. Bunun için herkes, anlama ölçüsüne göre, okuma hızını
ayarlamalı.
Sürekli zor metinlere çalışmak, anlama yeteneğinin körelmesine, okumaya
karşı isteksizliğe neden olur. Kültürümüzü artırmamız için ağır kitaplar
okumamız da gerekebilir. Bu konuda bir denge oluşturulmalı. Zorunlu kalmadıkça çok fazla ağır kitaplar
okunmamalı.
·
Okurken, okunan kısımdan önceki kısımlara göz atma:
Bazen, sonraki kısımlar okunduktan sonra, daha önce anlaşılmayan kısımlar
anlaşılır duruma gelir. Yani başlangıçta anlamadığımız bölümleri biraz
okuduktan sonra anlamaya başlarız. Çünkü yazıların gelişme bölümleri çoğunlukla açıklayıcı niteliktedir. Onun için
okurken anlamadığımız yerlere, zaman zaman geri dönüp göz atılmalı; yazının
diğer tarafları ile ilişkilendirilip anlamaya çalışılmalı.
·
Okurken
not alma, özet çıkarma, önemli kısımların altını çizme: Not alabilmek için
doğal olarak, dikkatin daha yoğun bir şekilde metne yönlendirilmesi gerekir.
Ayrıca yazarken daha farklı zihinsel öğeler de devreye girer; beyin daha iyi
çalışır. Beyin yeni bilgilerle eski bilgileri ilişkilendirme ve düşünme fırsatını
yakalar. Tüm bunlar anlamayı olumlu yönde etkiler. Öğrenilenler, daha kalıcı olur.
Kısacası not alarak çalışanlar, kesinlikle daha iyi anlarlar.
·
Kendine
göre farklı çalışma şekillerini uygulama: Okuyucuların kimisi, okunan metni,
parça parça okuyup anlatarak; kimisi de tümünü okuyarak daha iyi anlarlar. Parça
parça çalışanlar metnin bir bölümüne anlayana kadar çalışır; sonra başka bir
bölüme geçerler. Metnin bütününe çalışanlar,
metnin tümünü anlayıncaya kadar tekrar
tekrar okurlar. İkisinin birleşimi “Bütün-Parça- Bütün” yöntemini
uygulayanlar ise, önce anlaşılamayan
metnin tümünü okuyarak, yazı ile ilgili bir fikir edinirler. Sonra parça parça okuyarak, okuduklarını anlatırlar.
Sonunda metnin tümünü yeniden okuyarak bilgilerini birleştirirler. Okuduğunu anlama
olayında, “Bütün-Parça-Bütün” metodundan olumlu sonuçlar elde edilmektedir.
·
Zihnin
dinç ve açık olduğu zaman çalışma: Anlatılamayan konu ertelenip, zihnin
yorgun olmadığı bir zamanda çalışıldığında beynin anlama kapasitesinin arttığı
görülür. Organizmanın toparlanabilmesi için uyku ve yemekten sonra hemen
çalışılmaz; en az yarım saatlik bir ara verildikten sonra çalışılabilir. Zihnin
açık olduğu, 9-11 saatlerinin verimli olduğu söylense de herkesin en iyi bir
şekilde yoğunlaştığı, farklı bir zaman dilimi vardır.
Kişiler; seviyelerine uygun yazı ve kitapları,
tüm zaman dilimlerinde okuyabilirler.
·
Farklı aralıklarla
çalışma: Anlatılamayan konu, ertelenip bir süre sora çalışıldığında ve bu
işlem tekrarlandığında anlama işlevinin kolaylaştığı görülmüştür.
Tekrarlamalar: Anlaşılmayan bir yazı anlık ve farklı aralıklarla ne kadar tekrarlanırsa, o kadar anlaşılır hale gelecektir.
Tekrarlamalar: Anlaşılmayan bir yazı anlık ve farklı aralıklarla ne kadar tekrarlanırsa, o kadar anlaşılır hale gelecektir.
Ezberleme:
Bir türlü anlaşılamayan tanım vb. yazılar ezberleniyor; bir süre sonra beyin bu
ezber bilgiyi tanıyarak(eski bilgilerle bağdaştırarak)anlaşılır şekle sokuyor.
Ör. Çocuk, kitaptaki “yüklem” tanımından başlangıçta hiçbir şey anlamıyor; kitapta
geçen tanımı ezberliyor; zamanla tanımdan anlam çıkarmaya başlıyor; konu
işlendikçe, sonunda yüklemin ne olduğunu kendi kendine sezip mantıklı bir
şekilde kavrıyor.
Son Söz: Tekniğine uygun ve yeteri
kadar çalıştığımızda, yapılabilir her bir şeyi başarabileceğimiz gibi,
uğraşılarımız ölçüsünde, beynimizin; anlama olgusuna, giderek yatkınlaşacağını
ve okuduklarımızı daha iyi anlayabileceğimizi unutmayalım.
Bu yazının öncesi: OKUDUĞUMU ANLAYAMIYORUM, ulaşmanız için bu renkli başlığı tıklamanız yeterli.
Bu yazının öncesi: OKUDUĞUMU ANLAYAMIYORUM, ulaşmanız için bu renkli başlığı tıklamanız yeterli.
Teşekkürler!
16.02.2019
Dursun
Bilgin
Güncelleme: 09.02.2020
Güncelleme: 09.02.2020