3 Ekim 2020 Cumartesi

İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ YAŞLARINDA OLAN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ VE EĞİTİMLERİ

 

Anne babaların çocuklarını eğitirken en çok zorlandıkları çocuğun dönemi; çocuklarının ikinci, üçüncü yaşlarıdır, diyebiliriz.

Çocuk; ayakta durma, yürüme, konuşma gibi becerileri kazanmasıyla önemli ölçüde anneye bağımlılıktan kurtulmuştur. Çocuğun 12-36 aylık bu yıllarına Erikson, “Çocuğun Özerklik Dönemi” adını vermiştir. Bu dönemde çocuk, kendini çevresinden ayrı bir varlık olduğunu algılamaya başlar; bağımsız davranma, seçim yapabilme vb. yetilerinin temelleri bu dönemde atılır.

Bu dönem, çocuğun olumlu kişisel ve ruhsal özellikleri kazanması açısından önemlidir. Kişiliğinin büyük bölümü 6-7 yaşından önce şekillendiğinden, bu dönem iyi yönetilmezse ileride bazı kişilik sorunları ile karşılaşılabilir.

Psikanalitik Kurama göre, insanın ruhsal gelişimi, 0-3 yaşları arasında anneyle (veya annenin yerini tutan kişiyle) ilişkiler içinde biçimlenmektedir. Freud’a göre: “Yetişkinin davranışını, çocukluğundaki fazla doyum ya da doyumsuzlukları nedeniyle saplanıp kaldığı içgüdüleri yönetmektedir.” *

 


12-36 AYLIK ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ

 

DENEYİMSİZDİRLER, TEHLİKELERDEN HABERSİZDİRLER, HER TÜRLÜ YAŞAM OLAYLARINI TEST EDERLER

Tehlikeli- tehlikesiz, doğru- yanlış, iyi- kötü, ayıp- normal- anormal vb. kavram ve davranışlarla ilgili hiçbir bilgi ve tecrübeleri yoktur. Yanına köz koysanız, eline alıp ağzına atmak ister. Eline geçirdiği ilaçların hepsini yiyip bitirebilir. Balkondan sarkar vb.

Deneyimsizliği nedeniyle yapabileceği büyük yanlışları fiziksel olarak engelliyoruz. Ör. Kibritle oynuyorsa, kibriti elinden alıp başka bir şey veriyoruz.

Çocuğumuzu tehlike ve büyük hatalardan korumak için kural ve sınırlamalar getiriyoruz. Onun tehlike ve yanlışlara düşmemesi için, ara sıra; net, açık, kısa bilgiler veriyoruz.

 Kazalara karşı gerekli önlemlerimizi alıyoruz. Deneyim kazanması için ufak tefek kaza ve yanlışları yaşayabilir. Eşyalarımıza küçücük zararlar verebilir.

Dikkatli, soğukkanlı olunmalı. Kesici, batıcı, yaralayıcı eşyalar ortadan kaldırılmalı. Değerli eşyalar uzanamayacağı yerlere konulmalı.

Yere düşünce, çoğunlukla kendi kalkıyor. Düşmesinden kendi sorumlu, başka bir şey suçlanmıyor.

Çocuk özellikle kendi deneyimleri, çevreden gördükleri, sizin öğretim ve denetimlerinizle yaşam tecrübeleri kazanacak; yanlışlar, doğrular zihninde şekillenecek ve bu doğrultularda ruhsal, kişisel ve toplumsal gelişimini sürdürecektir.

SALDIRMA EĞİLİMLİDİRLER

Doğuştan getirdikleri bu eğilimlerini, başkalarına vurarak, tırmalayarak ısırarak vb. yöntemlerle gerçekleştirirler. Bu gibi davranışlara çocuk alıştırılmamalı, elleri tutulup “hayır” denilerek engellenmeli.

“Saldırganlığını dışa atmasına yarayacak gürültü çıkaran oyuncaklar, tahta tokmaklar,   itilen çekilen arabalar vb. oyuncaklardan yararlanılabilir.” **

Parka, bahçeye, doğaya çıkarılmalı. Bağırmasına çağırmasına, koşmasına, atlamasına yuvarlanmasına kendini her şekilde ifade edebilmesine izin verilmeli. Oynayarak, hareket ederek çocuk enerjisini boşaltabilmeli.

KİRLİ, PASAKLIDIRLAR

Yine deneyimsiz oldukları için, kendi dışkısıyla, rastladığı pis diye nitelendirebileceğimiz başka şeylerle oynamaya, sağa- sola saçmaya, kendine ve başka yerlere bulaştırmaya eğilimlidirler.

 Kızmadan bilgilendirme, dikkatini başka yöne yönlendirme, o tür nesneleri erkenden ortamdan uzaklaştırma veya çocuğu o ortamdan uzaklaştırma gibi yöntemler burada da uygulanabilir

“Su, çamur, kille oynanmasına fırsat verilmeli bulaştırma ve kirletme eğilimleri karşılanmalı.”**

Banyo yapmadan önce suyla oynatılırsa, çocuk severek ve isteyerek banyo yapacaktır.

YARAMAZDIRLAR

Bu yaştaki çocukların yaramaz olmalarını, ruhbilimciler ve eğitimciler normal karşılamaktadırlar. Tam tersine sakin ve büyükler gibi olanlarını olağan olarak karşılamamaktadırlar. Bu yaş çocukları, dünyayı tanımaya, keşfetmeye yeni başlamıştır. Her şeye meraklıdır; araştırır, karıştırırlar. Doğal olarak, bu özelliklerini çevrelerine yansıtırken “yaramazlık” diye yorumlayabileceğimiz bir şekilde sergilerler. Kısaca, tatlı yaramazdırlar.

Örneğin: oyuncakları varken ev eşyalarıyla oynarlar. Biz onların eşyalarla oynadığını sanırız. Oysa onlar yeni tanımaya başladıkları o eşyaların ne olduklarını tanıyıp meraklarını gidermeye çalışmaktadırlar. Tıpkı bizim ilk gördüğümüz, merak ettiğimiz varlıklar gibi.

Siz eşyalarla oynamayı yasaklasanız bile, o merakını gidermek için gizlice onlarla oynayacaktır. Doğrusu: sizin gözetiminizde eşyaları incelemeleri.

Kendisine zarar gelmeyecek eşyaları, yeni alınan eşyaları ve oyuncakları beraberce inceleyin, daha sonra kendi kendilerine eşyalarla oynamamalarını öğretin. Gösterdiğinizin ne olduğunu anlatın. Eşyayı elletin, gözletin; içini, dışını, parçalarını (zarar gelmeyecekse) gösterin. Böylece hem merakını giderecek, merakını giderdiği için eşyalarla oynamaya fazla istek duymayacak; hem de sizin gözetiminizde eşyaları incelemeye alışacak, kendi kendine oynamayacak.

Başlangıçta belli bir süre oyuncaklarla birlikte oynayın. Oyuna yoğunlaştıktan sonra o tek başına oyuncaklarıyla oynamaya devam edecektir.

Yanıcı vb. kazalara neden olabilecek eşyalarla oynanmayacağını belirtip onlara yaklaştırmayın. Aşırıya kaçmadan gizliden takip edin. Diğer eşyaları beraberce tanıdıkları için tehlikelilere, sözünüze inanarak fazla yaklaşmayacaklardır.

“Çocuğa rahatça oynayabileceği döküp saçacağı bir yer ayrılmalı”**

ÇOCUK SÜREKLİ OLARAK SİZİ TEST EDER

 Çocuğun yaramaz olmasının diğer bir nedeni, özgürlüğünü, farklı bir kişi olduğunu kendi gücünü deneyen çocuk, kendini göstermek ve kanıtlamak için sizin dikkatinizi çekmeye çalışacak. Kendinin de doğru olup olmadığını bilemediği bazı davranışları sergileyip sizi ve sizin gücünüzü test edecektir. Örneğin: duvarları çizer

 Bu durumlarda olumlu davranışlarını destekleyin, Çocuğun olumlu davranışları görülmeli aferin nasıl yaptın vb. sözel pekiştirenlerle desteklenmeli.

 Olumsuz davrandığında, o davranışını sürdürmeye alışmaması için davranışıyla ve kendisiyle fazla ilgilenmeyin, onaylamayın, olumsuz tepkinizi verin, uyarın, öğretin, dikkatini başka şeye yönlendirin. Böylece çocuk, sizin ve çevredekilerinin tepkilerine, öğretimlerine ve kendi deneyimlerine dayanarak doğru ve yanlışları test edip zamanla ayırt etmeye başlayacak; kendi kendini yönetip denetleyecek; hem de güven duygusu pekişecektir.(bakınız: Tek Yöntemle Terbiye)

Kendi gücünüzü kaybetmeden, çocuğun bağımsızlığı desteklenip cesaretlendirilmeli.

 

TERSTİRLER, İNATÇIDIRLAR, İSTEKLERİNDE DİRETİRLER, AĞLARLAR

Çocuğumuz ilkel istekleriyle dünyaya gelmiştir. İçinden gelerek, isteklerinin karşılanmasını ve doyurulmasını istemektedir. Henüz istek ve dürtülerini kontrol etmeye alışmamıştır. Üstelik bebeklik döneminde tüm istekleri karşılanmıştır ve çocuk buna alışkındır. Bu nedenlerle çocuk inatçıdır, isteklerinde diretir, istekleri karşılanmazsa ağlar, hatta kendini yerden yere atar.

 Çocuk korkmadan isteklerini söyleyebilmeli. İstemesi ve bu konuda kararında mücadele etmesi, doğaldır; ayrıca faydalıdır. Çocuk kendi isteklerine ters düşen durumlarda görüşlerini kabul ettirmek için savaşım vermeyi öğrenecektir.

 Bu dönemde isteklerinin bir bölümü karşılanmalı; bazıları da karşılanmayarak nedeni ve tüm isteklerinin yerine gelemeyeceği somut olarak açıklanmalı. Böylece çocuk, istek ve dürtülerini kontrol etmeye ve ertelemeye yavaş yavaş alıştırılmalı.

Ağlayarak bir şey istememe kuralı hatırlatılmalı. İsteğinde diretme ve ağlama davranışından vazgeçirmek için, dikkati başka nesne ya da olaya yönlendirilmeli.

“Çocuk, ağır utandırmalar ve cezalarla karşılaşırsa, çocukta utanç ve kuşkuculuk duyguları yerleşir.”*** (Özellikle tuvalet eğitiminde)

ÇOCUK SEÇİM YAPABİLMELİ

“ Çocukta, bu evrede anlık karşıt eş-anlı iki eğilim arasında bir seçim yapabilme yetisi gelişmektedir. İşte bu evrede dışarıdan yapılacak denetim ve öğretiler, çocuğun seçim yapabilme yetisini aşırı uçlara götürmeyecek biçimde güven verici olmalıdır.”***

İsteklerini yerine getirme de olduğu gibi seçim hakkını kullanmada da dengeli davranılmalı. Seçimde söz hakkı sürekli onda biterse inatçılığa alışır; sizde biterse özerkliği zedelenir.

Fazla deneyimi olmadığı için tüm seçimi ona bırakmayıp sizin seçtiklerinizden ona seçim yaptırabilirsiniz. Ör. Elbise alırken sizin seçtiklerinizden, hangisini beğendiğini, sorabilirsiniz.

Her türlü yemeği yemeye alışması için bu yöntem bence yemeklerde uygulanmamalı. Yani yemek anında, “Hangi yemeği yiyeceksin? Hangi yemeği beğendin?” vb. sorular sorulmamalı. Ancak fazla yemesi ya da beğenmediği yemeği yemesi için çocuk fazlaca zorlanmamalı.

KURALLARI TANIMAZ, ONLARA UYMAK İSTEMEZLER

Çocuk, başlangıçta özerkliğini sınırsız bir özgürlük olarak kullanmak ister. Annenin kural ve sınırlamaları ile karşılaşıp, bir ölçüde anne ile anlaşmazlığa düşer. Eğitimli anne işi çekişmeye vardırmadan, çeşitli yöntemlerle üstesinden gelebilir. (özet)**

 Kural ve sınırlamalarla tamamen özgür olmadığını hissettiriyoruz.

Yavaş yavaş kural ve sınırlamaları koyup uygulamaya başlayın (bk. Çocuğumuza Kural, Sınır Koyma)

KENDİNE ZARAR VERME

Çocuk, isteklerini normal yollardan elde edemiyorsa, farklı her yönü denemeye kalkar. Ağlama, size baskı yapmanın dışında, eğer kendine zarar vererek, sizi yola getirebiliyorsa bu yöntemi deneyecektir. Bu yöntemle sizi etkilediğini anladıysa kabul edemeyeceğiniz isteklerinde, o da kendine zarar vermenin dozunu giderek artıracaktır. Böylece durum, giderek içinden çıkılmaz bir hale dönüşecektir.

 Başlangıçta normal yöntemlerle istekleri karşılanmalı; diğer olumsuz yöntemlere alıştırılmamalı. Fazla zorbalık ediyorsa istekleri karşılanmayıp çocuğun sakin bir zamanında nedeni açıklanmalı. Çocuk kesinlikle sizin kontrolünüzü ele geçirmemeli.

Huysuzlaştığında ilgi göstermeyin, sakinleştiğinde daha çok ilgi gösterin ve isteklerini karşılayın. Çocuğunuzla yukarıdaki sorunlara benzer sorunlar yaşıyorsanız, sonraki yazıyı mutlaka okuyunuz.

ÇOCUK SİZDEN İLGİ BEKLER

Çocuğu koşulsuz sevin, ilgilenin, çabalarını takdir edip yüreklendirin. Sorularını yanıtlayın. Meşgul olduğunuzda rahatsız ediyorsa izin vermeyin.

Başta tuvalet eğitimi olmak üzere, beslenme, konuşma, uyku eğitimi bu dönemde önemlidir. Bunların her biri ayrı bir yazı konusu. Sorununuz varsa, ilgili konularda araştırma yapabilirsiniz, uzmanına danışabilirsiniz.

12- 36 aylık ve dolaylarında çocuklarda görülen bu aksiliğin, geçici olduğunu, üçüncü yaşını tamamladıktan sonra (bireysel ayrılıklar nedeniyle biraz erken ya da geç) giderek daha söz dinler, daha sevimli bir çocuk olacağını unutmuyor, moralimizi bozmuyoruz. Birbirinden farklı çocukların, farklı davranışlar sergileyebileceklerini de göz önünde bulunduruyoruz.

Çocuğumuzun tutturma ve ağlamalarıyla nasıl baş ederiz? Kriz yönetiminde; kesin, net, denenmiş çözümler, bir sonraki yazı “ÇOCUKLARDA KRİZ YÖNETİMİ”nde.

 

 

Alıntı kısımlar:

*    : Rasim BAKIRCIOĞLU,  Çocuk Ruh Sağlığı ve Uyum Bozuklukları (s.49)

**  :  Prof. Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU, Çocuk Ruh Sağlığı (s.53-58)

***: Prof. Dr. Orhan ÖZTÜRK, Prof. Dr. N. Aylin ULUŞAHİN, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları (s. 98)