Anne babaların çocuklarını eğitirken en çok zorlandıkları
çocuğun dönemi; çocuklarının ikinci, üçüncü yaşlarıdır, diyebiliriz.
Çocuk; ayakta durma, yürüme, konuşma gibi becerileri
kazanmasıyla önemli ölçüde anneye bağımlılıktan kurtulmuştur. Çocuğun 12-36
aylık bu yıllarına Erikson, “Çocuğun Özerklik Dönemi” adını vermiştir. Bu
dönemde çocuk, kendini çevresinden ayrı bir varlık olduğunu algılamaya başlar;
bağımsız davranma, seçim yapabilme vb. yetilerinin temelleri bu dönemde atılır.
Bu dönem, çocuğun olumlu kişisel ve ruhsal özellikleri
kazanması açısından önemlidir. Kişiliğinin büyük bölümü 6-7 yaşından önce şekillendiğinden,
bu dönem iyi yönetilmezse ileride bazı kişilik sorunları ile karşılaşılabilir.
Psikanalitik Kurama göre, insanın ruhsal gelişimi, 0-3
yaşları arasında anneyle (veya annenin yerini tutan kişiyle) ilişkiler içinde
biçimlenmektedir. Freud’a göre: “Yetişkinin davranışını, çocukluğundaki fazla
doyum ya da doyumsuzlukları nedeniyle saplanıp kaldığı içgüdüleri yönetmektedir.”
*
12-36 AYLIK ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ
DENEYİMSİZDİRLER, TEHLİKELERDEN HABERSİZDİRLER, HER TÜRLÜ
YAŞAM OLAYLARINI TEST EDERLER
Tehlikeli- tehlikesiz, doğru- yanlış, iyi- kötü, ayıp-
normal- anormal vb. kavram ve davranışlarla ilgili hiçbir bilgi ve tecrübeleri
yoktur. Yanına köz koysanız, eline alıp ağzına atmak ister. Eline geçirdiği
ilaçların hepsini yiyip bitirebilir. Balkondan sarkar vb.
Deneyimsizliği nedeniyle yapabileceği büyük yanlışları
fiziksel olarak engelliyoruz. Ör. Kibritle oynuyorsa, kibriti elinden alıp
başka bir şey veriyoruz.
Çocuğumuzu tehlike ve büyük hatalardan korumak için kural ve
sınırlamalar getiriyoruz. Onun tehlike ve yanlışlara düşmemesi için, ara sıra;
net, açık, kısa bilgiler veriyoruz.
Kazalara karşı
gerekli önlemlerimizi alıyoruz. Deneyim kazanması için ufak tefek kaza ve
yanlışları yaşayabilir. Eşyalarımıza küçücük zararlar verebilir.
Dikkatli, soğukkanlı olunmalı. Kesici, batıcı, yaralayıcı
eşyalar ortadan kaldırılmalı. Değerli eşyalar uzanamayacağı yerlere konulmalı.
Yere düşünce, çoğunlukla kendi kalkıyor. Düşmesinden kendi
sorumlu, başka bir şey suçlanmıyor.
Çocuk özellikle kendi deneyimleri, çevreden gördükleri,
sizin öğretim ve denetimlerinizle yaşam tecrübeleri kazanacak; yanlışlar,
doğrular zihninde şekillenecek ve bu doğrultularda ruhsal, kişisel ve toplumsal
gelişimini sürdürecektir.
SALDIRMA EĞİLİMLİDİRLER
Doğuştan getirdikleri bu eğilimlerini, başkalarına vurarak,
tırmalayarak ısırarak vb. yöntemlerle gerçekleştirirler. Bu gibi davranışlara
çocuk alıştırılmamalı, elleri tutulup “hayır” denilerek engellenmeli.
“Saldırganlığını dışa atmasına yarayacak gürültü çıkaran
oyuncaklar, tahta tokmaklar, itilen çekilen arabalar vb. oyuncaklardan yararlanılabilir.”
**
Parka, bahçeye, doğaya çıkarılmalı. Bağırmasına çağırmasına,
koşmasına, atlamasına yuvarlanmasına kendini her şekilde ifade edebilmesine
izin verilmeli. Oynayarak, hareket ederek çocuk enerjisini boşaltabilmeli.
KİRLİ, PASAKLIDIRLAR
Yine deneyimsiz oldukları için, kendi dışkısıyla, rastladığı
pis diye nitelendirebileceğimiz başka şeylerle oynamaya, sağa- sola saçmaya,
kendine ve başka yerlere bulaştırmaya eğilimlidirler.
Kızmadan
bilgilendirme, dikkatini başka yöne yönlendirme, o tür nesneleri erkenden
ortamdan uzaklaştırma veya çocuğu o ortamdan uzaklaştırma gibi yöntemler burada
da uygulanabilir
“Su, çamur, kille oynanmasına fırsat verilmeli bulaştırma ve
kirletme eğilimleri karşılanmalı.”**
Banyo yapmadan önce suyla oynatılırsa, çocuk severek ve
isteyerek banyo yapacaktır.
YARAMAZDIRLAR
Bu yaştaki çocukların yaramaz olmalarını, ruhbilimciler ve
eğitimciler normal karşılamaktadırlar. Tam tersine sakin ve büyükler gibi
olanlarını olağan olarak karşılamamaktadırlar. Bu yaş çocukları, dünyayı
tanımaya, keşfetmeye yeni başlamıştır. Her şeye meraklıdır; araştırır,
karıştırırlar. Doğal olarak, bu özelliklerini çevrelerine yansıtırken “yaramazlık”
diye yorumlayabileceğimiz bir şekilde sergilerler. Kısaca, tatlı yaramazdırlar.
Örneğin: oyuncakları varken ev eşyalarıyla oynarlar. Biz
onların eşyalarla oynadığını sanırız. Oysa onlar yeni tanımaya başladıkları o eşyaların
ne olduklarını tanıyıp meraklarını gidermeye çalışmaktadırlar. Tıpkı bizim ilk
gördüğümüz, merak ettiğimiz varlıklar gibi.
Siz eşyalarla oynamayı yasaklasanız bile, o merakını
gidermek için gizlice onlarla oynayacaktır. Doğrusu: sizin gözetiminizde
eşyaları incelemeleri.
Kendisine zarar gelmeyecek eşyaları, yeni alınan eşyaları ve
oyuncakları beraberce inceleyin, daha sonra kendi kendilerine eşyalarla
oynamamalarını öğretin. Gösterdiğinizin ne olduğunu anlatın. Eşyayı elletin,
gözletin; içini, dışını, parçalarını (zarar gelmeyecekse) gösterin. Böylece hem
merakını giderecek, merakını giderdiği için eşyalarla oynamaya fazla istek
duymayacak; hem de sizin gözetiminizde eşyaları incelemeye alışacak, kendi
kendine oynamayacak.
Başlangıçta belli bir süre oyuncaklarla birlikte oynayın.
Oyuna yoğunlaştıktan sonra o tek başına oyuncaklarıyla oynamaya devam
edecektir.
Yanıcı vb. kazalara neden olabilecek eşyalarla
oynanmayacağını belirtip onlara yaklaştırmayın. Aşırıya kaçmadan gizliden takip
edin. Diğer eşyaları beraberce tanıdıkları için tehlikelilere, sözünüze
inanarak fazla yaklaşmayacaklardır.
“Çocuğa rahatça oynayabileceği döküp saçacağı bir yer
ayrılmalı”**
ÇOCUK SÜREKLİ OLARAK SİZİ TEST EDER
Çocuğun yaramaz
olmasının diğer bir nedeni, özgürlüğünü, farklı bir kişi olduğunu kendi gücünü deneyen
çocuk, kendini göstermek ve kanıtlamak için sizin dikkatinizi çekmeye
çalışacak. Kendinin de doğru olup olmadığını bilemediği bazı davranışları
sergileyip sizi ve sizin gücünüzü test edecektir. Örneğin: duvarları çizer
Bu durumlarda olumlu
davranışlarını destekleyin, Çocuğun olumlu davranışları görülmeli aferin nasıl
yaptın vb. sözel pekiştirenlerle desteklenmeli.
Olumsuz
davrandığında, o davranışını sürdürmeye alışmaması için davranışıyla ve
kendisiyle fazla ilgilenmeyin, onaylamayın, olumsuz tepkinizi verin, uyarın, öğretin,
dikkatini başka şeye yönlendirin. Böylece çocuk, sizin ve çevredekilerinin
tepkilerine, öğretimlerine ve kendi deneyimlerine dayanarak doğru ve yanlışları
test edip zamanla ayırt etmeye başlayacak; kendi kendini yönetip denetleyecek;
hem de güven duygusu pekişecektir.(bakınız: Tek Yöntemle Terbiye)
Kendi gücünüzü kaybetmeden, çocuğun bağımsızlığı desteklenip
cesaretlendirilmeli.
TERSTİRLER, İNATÇIDIRLAR, İSTEKLERİNDE DİRETİRLER, AĞLARLAR
Çocuğumuz ilkel istekleriyle dünyaya gelmiştir. İçinden gelerek,
isteklerinin karşılanmasını ve doyurulmasını istemektedir. Henüz istek ve
dürtülerini kontrol etmeye alışmamıştır. Üstelik bebeklik döneminde tüm
istekleri karşılanmıştır ve çocuk buna alışkındır. Bu nedenlerle çocuk
inatçıdır, isteklerinde diretir, istekleri karşılanmazsa ağlar, hatta kendini
yerden yere atar.
Çocuk korkmadan
isteklerini söyleyebilmeli. İstemesi ve bu konuda kararında mücadele etmesi,
doğaldır; ayrıca faydalıdır. Çocuk kendi isteklerine ters düşen durumlarda görüşlerini
kabul ettirmek için savaşım vermeyi öğrenecektir.
Bu dönemde
isteklerinin bir bölümü karşılanmalı; bazıları da karşılanmayarak nedeni ve tüm
isteklerinin yerine gelemeyeceği somut olarak açıklanmalı. Böylece çocuk, istek
ve dürtülerini kontrol etmeye ve ertelemeye yavaş yavaş alıştırılmalı.
Ağlayarak bir şey istememe kuralı hatırlatılmalı. İsteğinde
diretme ve ağlama davranışından vazgeçirmek için, dikkati başka nesne ya da
olaya yönlendirilmeli.
“Çocuk, ağır utandırmalar ve cezalarla karşılaşırsa, çocukta
utanç ve kuşkuculuk duyguları yerleşir.”*** (Özellikle tuvalet eğitiminde)
ÇOCUK SEÇİM YAPABİLMELİ
“ Çocukta, bu evrede anlık karşıt eş-anlı iki eğilim arasında
bir seçim yapabilme yetisi gelişmektedir. İşte bu evrede dışarıdan yapılacak
denetim ve öğretiler, çocuğun seçim yapabilme yetisini aşırı uçlara
götürmeyecek biçimde güven verici olmalıdır.”***
İsteklerini yerine getirme de olduğu gibi seçim hakkını
kullanmada da dengeli davranılmalı. Seçimde söz hakkı sürekli onda biterse
inatçılığa alışır; sizde biterse özerkliği zedelenir.
Fazla deneyimi olmadığı için tüm seçimi ona bırakmayıp sizin
seçtiklerinizden ona seçim yaptırabilirsiniz. Ör. Elbise alırken sizin seçtiklerinizden,
hangisini beğendiğini, sorabilirsiniz.
Her türlü yemeği yemeye alışması için bu yöntem bence
yemeklerde uygulanmamalı. Yani yemek anında, “Hangi yemeği yiyeceksin? Hangi
yemeği beğendin?” vb. sorular sorulmamalı. Ancak fazla yemesi ya da beğenmediği
yemeği yemesi için çocuk fazlaca zorlanmamalı.
KURALLARI TANIMAZ, ONLARA UYMAK İSTEMEZLER
Çocuk, başlangıçta özerkliğini sınırsız bir özgürlük olarak
kullanmak ister. Annenin kural ve sınırlamaları ile karşılaşıp, bir ölçüde anne
ile anlaşmazlığa düşer. Eğitimli anne işi çekişmeye vardırmadan, çeşitli
yöntemlerle üstesinden gelebilir. (özet)**
Kural ve
sınırlamalarla tamamen özgür olmadığını hissettiriyoruz.
Yavaş yavaş kural ve sınırlamaları koyup uygulamaya başlayın
(bk. Çocuğumuza Kural, Sınır Koyma)
KENDİNE ZARAR VERME
Çocuk, isteklerini normal yollardan elde edemiyorsa, farklı
her yönü denemeye kalkar. Ağlama, size baskı yapmanın dışında, eğer kendine zarar
vererek, sizi yola getirebiliyorsa bu yöntemi deneyecektir. Bu yöntemle sizi
etkilediğini anladıysa kabul edemeyeceğiniz isteklerinde, o da kendine zarar
vermenin dozunu giderek artıracaktır. Böylece durum, giderek içinden çıkılmaz
bir hale dönüşecektir.
Başlangıçta normal
yöntemlerle istekleri karşılanmalı; diğer olumsuz yöntemlere alıştırılmamalı.
Fazla zorbalık ediyorsa istekleri karşılanmayıp çocuğun sakin bir zamanında
nedeni açıklanmalı. Çocuk kesinlikle sizin kontrolünüzü ele geçirmemeli.
Huysuzlaştığında ilgi göstermeyin, sakinleştiğinde daha çok
ilgi gösterin ve isteklerini karşılayın. Çocuğunuzla yukarıdaki sorunlara
benzer sorunlar yaşıyorsanız, sonraki yazıyı mutlaka okuyunuz.
ÇOCUK SİZDEN İLGİ BEKLER
Çocuğu koşulsuz sevin, ilgilenin, çabalarını takdir edip
yüreklendirin. Sorularını yanıtlayın. Meşgul olduğunuzda rahatsız ediyorsa izin
vermeyin.
Başta tuvalet eğitimi olmak üzere, beslenme, konuşma, uyku
eğitimi bu dönemde önemlidir. Bunların her biri ayrı bir yazı konusu. Sorununuz
varsa, ilgili konularda araştırma yapabilirsiniz, uzmanına danışabilirsiniz.
12- 36 aylık ve dolaylarında çocuklarda görülen bu aksiliğin,
geçici olduğunu, üçüncü yaşını tamamladıktan sonra (bireysel ayrılıklar
nedeniyle biraz erken ya da geç) giderek daha söz dinler, daha sevimli bir
çocuk olacağını unutmuyor, moralimizi bozmuyoruz. Birbirinden farklı
çocukların, farklı davranışlar sergileyebileceklerini de göz önünde
bulunduruyoruz.
Çocuğumuzun tutturma ve ağlamalarıyla nasıl baş ederiz? Kriz
yönetiminde; kesin, net, denenmiş çözümler, bir sonraki yazı “ÇOCUKLARDA KRİZ
YÖNETİMİ”nde.
Alıntı kısımlar:
* : Rasim BAKIRCIOĞLU, Çocuk Ruh Sağlığı ve Uyum Bozuklukları (s.49)
** : Prof. Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU, Çocuk Ruh Sağlığı
(s.53-58)
***: Prof. Dr. Orhan ÖZTÜRK, Prof. Dr. N. Aylin ULUŞAHİN,
Ruh Sağlığı ve Bozuklukları (s. 98)