11 Mayıs 2024 Cumartesi

KABULLENMENİN TEKNİĞİ, SINIRLARI



ÖRNEK OLAY

40 yaşında olduğu halde halen altını ıslatıyor, hiçbir cerrahi çözüm bulamıyordu. Yolda rastladığı arkadaşına dert yandı. Arkadaşı tanıdığı bir psikoloğu salık verdi. Bir zaman sonra yeniden karşılaştılar. Arkadaşı:

Psikoloğa gittin mi? Bir yararı oldu mu?

Hem de çok…

Nasıl yani, iyileştin mi? İyileşmedim, ancak altımı ıslattığım için artık üzülmüyorum. (fıkra)

Sizi bilmem ama kendim, psikoloğun görevini layıkıyla yaptığını düşünüyorum. Altından kalkamayacağımız veya hiçbir çözümün olmadığı durumlarda, bazen “ sorunla beraber yaşamayı” öğrenmemiz ya da
“sorunu kabullenmemiz” gerekebiliyor.

***

Önceki yazılarda, kabullenmenin yararlarına değinmiştik. Hangi durumlarda kabullenme yönteminden yararlanabileceğimizi açıklamış, çeşitli kabullenme örnekleri vermiştik.

Yazımızda kabullenmenin tekniğini ve sınırlarını irdelemeğe çalışacağız.

KABULLENMENİN TEKNİĞİ

Hiçbir çözümü olmayan sorunu nasıl kabullenip onu etkisizleştirebiliriz?

Altından kalkamayacağımız bir sorunla karşılaştığımızda; “Hoşlanmasam da hayatta böyle şeyler olabilir, yapabilecek bir şey yok” dediğimizde, buna benzer şeyler düşündüğümüzde ve bu düşüncelerimize içten inandığımızda, sorunu kabullenmişiz demektir.

Kabullenmenizden sonra problem devam etse de beyin onu bir sorun, fazla bir tehlike olarak görmüyor; önemsemiyor; alışıyor; zamanla aşırı bir problem olmaktan çıkarıyor.

Ali, önceleri hastalığına uzun süre üzülerek vücuduna özrü dışında ikinci bir yük bindirip sağlığının daha da kötüleşmesine neden oluyordu.

KABULLENMEDE ZORLANMA

Kabullenme olgusu, sonradan rahatlatıcı olsa da bazı kişilere, bazı durumlarda, başlangıçta biraz acı gelebilir; kabullenmede zorlanabilirler. Kabullenme süreci zaman alabilir.

Kabullenmede zorlandığımızda problemle ilgili alternatif (olumlu) düşünceler geliştirebiliriz. Kendimize olumlu telkinlerde bulunabiliriz. Olumlu düşüncelerimizi yazabiliriz. Yakınlarımızdan ve uzmanından yardım alabiliriz. Bir süre sonra beyin yeni düşünceleri kabullenecektir.

KALICI PROBLEMİ ABARTMA, KENDİNE YAKIŞTIRAMAMA, BAŞKALARININ AYIPLAYACAĞINI SANMA

Kabullenme bir kenara, bazıları sorunu iyice abartıyorlar.

Ör. Özürlü bir çocuğunun dünyaya gelmesini kendine yakıştıramayanlar, kendilerinin cezalandırıldığını, başkalarının durumu hoş karşılamayacağını sananlar, hatta utandıkları için saklayanlar olabiliyor. Bunlar, çoğunlukla kendilerinin uydurduğu gerçek dışı kurgulardır. Böyle şeyler düşünmek, sorunu kabullenmemek anlamını taşır, acıyı artırmaktan başka işe yaramaz.

Toplum içerisinde engelli ve yakınlarına karşı bazen hatalı davranışlar sergileyenler de olabiliyor. Bu konuda çevrenin, toplumun ve devletin daha duyarlı, daha anlayışlı olması beklenir.

Engellilik dışında; benzer biçimde hastalığını, yakınının vefatını; bazen de  önemsenmeyecek ufak tefek sorunları aşırı abartıp kendilerini olumsuz duygulara sürükleyenlere de rastlanmaktadır.

KABULLENMEK KİŞİNİN ACİZLİĞİ MİDİR? KABULLENMENİN SINIRI

Hiçbir geçerli bir çözümün olmadığı durumlarda sorunu kabullenmek kişinin acizliği değildir. Hayatın bazı gerçeklerini kabul etmektir. Kimsenin depremi önleyecek gücü yoktur. Ancak çözümler varken kişi sorunu çözmek için umursamıyorsa, bu davranışını alışkanlık haline getirmişse; her şeyi, hemen kabulleniyorsa, yapabileceği halde sorumluluk almaktan çekiniyorsa kişinin acizliğinden söz edilebilir.

Bireyin yeteneği dışında bir işte veya sınavda başarısız olması doğaldır, kabullenilebilir. Yeteri kadar çalışmıyorsa, işini becerebileceği halde önemsemediği için başarısız oluyorsa bu kişinin acizliğindendir.

Önceki bir yazıda kendimizin, yakınlarımızın değiştirilemeyecek yönlerini kabullenmemiz gerektiğini, belirtmiştik. Kendimizin veya bir yakınımızın, ör. çocuğumuzun, sürekli ve bilinçli olarak yaptığı hatalar, kabul edilemez bir durumdur.

Kişinin, hasta olduğu halde çözüm aramaması, normal bir durum değildir.

SON SÖZ

Kabullenme yöntemi; diğer yöntemler gibi yerinde, kararında, zamanında uygulandığında yararlı olacaktır.

Kabullenme yöntemi, yaşanılan probleme hiçbir çözümün bulunamaması durumunda geçerlidir. Ufukta çözümler gözüküyorsa yöntem geçerliliğini kaybetmiştir.

“Uzmanından Öneriler” bölümünü, konunun önemi ve anlam bütünlüğünü koruması açısından ayrı bir yazıda ele alıyoruz.

Sonraki Yazı: DUYGUSAL ZEKİLİK

Kalın; sağlıkla, mutlulukla!..

Dursun BİLGİN

 

 

 

 

  


4 Mayıs 2024 Cumartesi

GÜZEL, KABULLENME ÖRNEKLERİ

 

,
Bazı kişiler, olumsuz ve çözümsüz problemleri kabullenerek, problemi etkisiz hale getirdikleri gibi problemi iyileştirmeyi hatta onu yararlı bir duruma dönüştürmeyi de becerebiliyorlar. İşte örnekler:

YAKINIMIZIN, KENDİMİZİN ÖZRÜNÜ KABULLENME

ÖRNEK OLAY

(Kalıcı Kabullenme Örneği)

Bir gün bir sosyal medya sitesinde gelen iletilere bakarken şuna benzer bir ileti ile karşılaştım. rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr….tttttttt… Anlamsız iletinin kasıtlı yazıldığını düşünüp ileti sahibine sinirlendim. Profiline baktım. Bir engelli kardeşimizden geldiğine ve herkese benzer iletiler gönderildiğine tanık oldum. Kişiye karşı hatalı önyargım nedeniyle üzüldüm. Kardeşimizin o mesajı göndermesi aslında büyük bir başarı… Herhangi bir duruma yorum yaparken iyice araştırmadan sadece  önyargılarla hareket etmenin ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha anladım.

Ailesi ve köylüleri onunla ilgilenmeyi bir zevk haline dönüştürmüşler. Herkes onunla resim çekiliyor. Engelli olması artık bir sorun değil, ailesi ve çevresi için adeta bir mutluluk kaynağı…

Ailesini ve tüm köylülerini kutluyorum.

Ailesi, çocuğa bakmakla kendilerine güzel bir uğraşı bulmuş oluyorlar. Bu uğraşı onları olumsuz duygulardan uzak tutuyor. Çocuğu sevmekle, hem kendi vücut bütçeleri, hem çocuğun vücut bütçesi olumlu etkileniyor, daha sağlıklı oluyorlar.

O, şimdi benim de en değerli arkadaşlarımdan birisi…

***

Benzer biçimde yatalak hastalarına bakıp hem onu, hem de kendisini mutlu eden pek çok örnek bulmak mümkündür.

Aşık Veysel, “Gözüm açılınca kafamda kurduğum yuva dağılır.” diyerek gözünü açmak isteyen doktorlara gözünü açtırmadı.

Sanatçı Metin Şentürk, göremezliğini başarıyla bir espri aracı olarak kullanmakta, gözlük takmamaktadır.

Örnekteki kişiler ya da yakınları, özürlerini problem olarak  görseydiler sağlıkları ve yaşam biçimleri olumsuz etkilenecekti.

BAŞARISIZLIĞI, YENİLGİYİ KABULLENME

(Geçici veya anlık kabullenme örneği)

Güreşte veya başka yarışmalarda yenildiği veya elendiği halde rakibini kutlayanlar, bence kabullenmenin güzel bir örneğini yaşıyorlar. Rakibini kutlamakla hem kendi, hem karşısındakinin vücut bütçeleri olumlu yönde düzenleniyor; ikisi de kazançlı çıkıyor, kaybeden olmuyor.

Kişinin burada yenilgisini kabullenmesi, sadece o an içindir. Olay olmuş, bitmiştir. O anlık problemin çözülme olasılığı yoktur. Böylesi bir durumda, “Hayatta böyle şeyler olabilir, artık yapılacak bir şey yok.” şeklinde düşünüp problemi (yenilgiyi) kabullenmek, güzel bir duygu yönetimi tekniğidir. Kaybetmenin oluşturabileceği acıları en aza indirecektir. Bunlar, hayatın akışında karşılaşılabilecek normal  durumlardır. Hayatta kazanmak da vardır, kaybetmek de; başarmak da vardır, başarısızlık da…

Bir başka yarışmada belki kendisi galip gelecektir. O an başarısız olsa bile, başarılı olabileceği sınırsız alanlar vardır.

NOT: Karşıdakini övmekle, kendisinin küçüldüğünü veya övdüğünde karşıkinin şımaracağını sanıp bu güzel davranışı uygulamaktan çekinenler olabiliyor. Her şeyde, her zaman en üstün olacak halimiz yok. Yeri gelince başkaları da sizi kutluyor. Siz kimseyi kutlamazsanız başkalarından beklentiniz de olmasın.

PROBLEMİ İYİLEŞTİRME ÇABALARI

Yaşanılan ve kabul edilen sorun ne kadar çözümsüz, ne kadar kalıcı olursa olsun, problemi iyileştirme şansımız her zaman vardır.

Özürlü kişiler, ailenin ilgisi ve devletin sağladığı olanaklarla eğitilerek biraz daha kendine yeterli duruma gelebiliyorlar. Bu kişilerden kendi azimleriyle dünya çapında başarılara imza atan pek çok örnek vardır.

Kronik (uzun süreli) rahatsızlığı olanlar; çeşitli desteklerle iyileşebiliyorlar, daha kaliteli bir yaşam sürdürebiliyorlar.

Yenilgi , başarısızlık gibi geçici sorunlarla karşılaşanlar durumdan ders çıkarıp farklı yöntemlerle veya farklı alanlarda başarı sergileyebiliyorlar. Ör. Üniversite sınavında başarı sağlayamayan bir kişi, ertesi yıl daha çok ve planlı çalışıyor, alan değiştiriyor veya  kapasitesine uygun tercihlerde bulunuyor.

Bazıları da ilginç tiplerini avantaja dönüştürebiliyor. Dünya’daki ve Türkiye’deki komik rollerde yer alan tanınmış sanatçıların başarılarının nedeni, bana göre, biraz da tipleridir. Bilmem haksız mıyım?

Sonraki yazı: KABULLENMENİN TEKNİĞİ, SINIRLARI

Kalın; sağlıkla, Mutlulukla!..

Dursun BİLGİN

 

 

 

 

 

 

 



27 Nisan 2024 Cumartesi

KABULLENME YÖNTEMİNDEN HANGİ DURUMLARDA YARARLANABİLİRİZ?

 


Günlük hayatımızda pek çok kabullenme durumlarıyla karşı karşıya kalırız. Ör. Tuzsuz olduğu için beğenmediğimiz bir yemeği yememiz, bir kabullenme davranışıdır.


“Her derdin bir devası vardır” dense de hayatta çözümü olanaksız sorunlarla karşılaşma olasılığımız vardır. İşlerimiz her zaman istediğimiz şekilde gitmeyebilir.  Hayatın tüm koşullarını kontrol edemeyiz. Canımızın her istediğini yerine getiremeyebiliriz. . Hiçbir çözümün olamayacağı durumlarda sorunu kabullenmek, sorunu çözmek kadar etkili olabiliyor.

Neleri, kimleri kabullenerek onların oluşturabileceği sorunları etkisiz hale getirebiliriz?

 KENDİMİZİ KABULLENME

En değerli nesnelerden biri kendi özümüzdür. Kendimiz varsak, dışımızdaki nesnelerin bir anlamı, bir değeri vardır. Mutlu olmanın en önemli yolu,  hatalarımızla, kusurlarımızla; beğendiklerimizle beğenmediklerimizle, boyumuzla bosumuzla, kilomuzla, rengimizle, yeteneklerimizle, becerilerimizle ve ruhsal durumumuzla kendimizin değiştirilemeyecek yönlerini olduğu gibi kabullenmektir. Birey; çekinmeden, korkmadan “Ben buyum işte…”diyebilmeli

Kendimize değer vermediğimiz sürece başka şeylere vereceğimiz değerin hiçbir anlamı ve önemi yoktur.

GEÇMİŞİ KABULLENME

“Geleceği, geçmişi bırak; anı yaşamaya bak” dense de yeri gelince aşırıya varmadan geçmişi ve geleceği kurgulamak oldukça yararlıdır, yaşamanın bir gerekliliğidir. Bugünümüzü şekillendiren ve geleceğimizi aydınlatan geçmişimizdir. Geçmişteki deneyimlerimizi kullanarak anımızı yaşıyoruz, geleceğimizi planlayacağız.

 Geçmişimizi hayatımızdan silip atacak halimiz yok. Geçmişi bırakarak değil, geçmişi kabullenerek geçmişteki problemlerin üstesinden gelebiliriz.

İçimizden atamadığımız olumsuz yaşantı ve duygularımızı, kabullenerek etkisizleştirebiliriz. Ancak sonrasında benzer hatalara düşmemeye  çaba göstermeliyiz.

İŞİMİZİ KABULLENME

Mutluluğun önkoşullarından birisi de kişinin sevdiği bir işinin olmasıdır. Herkesin yeteneğine uygun, sevdiği bir işte çalışması –veya iş kurması- istenilen, ideal bir durumdur. Ailemizin, devletimizin bu konuda vatandaşlarına, bireylerine yardımcı olması beklenir.

Var olan koşullar nedeniyle istediğimiz işi bulamayabiliriz. İşin kolayı yoktur. Beğensek de beğenmesek de işimizi kabullenmek zorundayız. İşimizden hoşlanmamak, bir ömür mutsuz olmaktan başka bir işe yaramaz.

Kendi ayaklarınız üzerinde durabiliyorsanız, kral sizsiniz.

YAKINLARIMIZI, ARKADAŞLARIMIZI KABULLENME

Beraber yaşayabilmenin, dostluklar oluşturabilmenin en önemli koşullarından birisi, karşımızdakilerini olduğu haliyle kabullenmektir. Kendimizi değiştirebiliriz ancak karşımızdakini fazla değiştirme şansımız yoktur. Kişilerin doğuştan getirdikleri veya sonradan oluşturdukları bazı kemikleşmiş, kalıplaşmış  huyları olacaktır. Ör. Dalgındır, ağır yürektir; bazı işlerde aksamalara neden oluyordur.  Karşımızdaki farklı bir kişidir. Her yönüyle bizim standartlarımıza uygun olmayabilir. Sürekli kusur arandığında, hayat her iki tarafa da çekilmez hale gelir, tartışmasız, sürtüşmesiz gün geçmez.  Çözüm: Ya kabulleneceksin ya da uzak duracaksın, ayrılacaksın! Uzman yardımı da denenebilir.

(Kendimizin veya bir yakınımızın bilinçli yaptığı hatalar, kabul edilemez bir durumdur. bkz. Kabullenmenin Sınırları, 2 sonraki yazı)

KOŞULLARI KABULLENME

Engelli olabiliriz. Kanser gibi bir sorunla beraber yaşamamız gerekebilir. Hayatta her şeyi başarmak olanaksızdır. Bazen başarısızlıklarla, bazen yenilgilerle karşılaşabiliriz. Farkında olmadan yanlış söyleyip pot kırabiliriz. Yaşamın doğal akışı içerisinde çözümü olanaksız durumları kabullenmek, hatta sorunla beraber yaşamak zorunda kalabiliriz. Olumsuz olsalar da yaşamın değiştirilemeyecek, kontrol edilemeyecek durumlarını; koşullarını kabullenmek zorundayız.

Ör. Bir şey almak isteriz, ancak paramız yeterli olmayabilir.

 UZMANINDAN ÖNERİLER

 Duygularınıza hükmetmek için:

 “Fiziksel çevreniz de vücut bütçenizi etkiler. Mümkünse sesin ve kalabalığın az olduğu ve yeşilliğin, doğal ışığın fazla olduğu yerlerde vakit geçirmeye özen gösterin. Basit bir saksı çiçeğinin yapabilecekleri gerçekten inanılmazdır. Çevresel faktörler psikiyatrik hastaların daha çabuk iyileşmesine dahi yardım eder.” (L. F. Barrett)

Sonraki yazılar: GÜZEL, KABULLENME ÖRNEKLERİ; KABULLENMENİN TEKNİĞİ, SINIRLARI

Kalın; sağlıkla, mutlulukla!..

Dursun BİLGİN

 

 

 

KABULLENME YÖNTEMİ VE YARARLARI


Duygularımızı gereği şekilde yönetmek, ilaçtan daha yararlı ve etkili…

Duygusal sorunlar ve çözüm Önerileri  başlıklı  yazı dizimizin her bir yazısında bazen açıktan, bazen dolaylı da olsa duygusal sorunları çözmek için önemli bazı önerilere yer verilmiştir. Durumun dikkatinizden kaçmadığını sanırım.

Dizimizin sonraki birkaç bölümünde  duyguların tutsağı olmadan, hangi yöntemlerle olumsuz duyguların üstesinden gelip daha avantajlı konuma nasıl geçebileceğimizi incelemeye çalışacağız. Yöntemler, pasiften aktive doğru sıralanacaktır.

Hayatta pek çok iyi şeyin yanında, bazen çok ağır zorluklarla da karşılaşabiliyoruz. Bu yazımızda en ağır ve hiçbir çözümün olmadığı sorunlarla karşılaştığımızda ne yapabileceğimizi incelemeye çalışacağız.

İşte size duygu denetiminde önemli bir yöntem: Kabullenme… Pasif gibi görünse de oldukça etkili... Kanser, engellilik gibi çözümsüz  sorunlar…

TANIM

Kabullenmek: Benimsemek, istemeyerek kendine mal etmek (TDK) Bir olgu veya nesne, istemeyerek de olsa benimseniyorsa, o şey kabullenilmiş demektir.

KABULLENMENİN YARARLARI

Kanser vb. ağır sorunlar karşısında “Neden ben? Bu iş niçin başıma geldi?” vb. düşünceler, kişiyi olumsuzluğa, kötümserliğe sürükler. Bu da kişinin vücut bütçesini buna bağlı olarak sağlığını olumsuz etkiler.

Böylesi durumlarda çözümsüz problemi kabullenmek, sorunu çözmek gibi kişiyi rahatlatıyor. Kabul edilen nesne ve olayları beyin, artık bir problem, bir tehlike olarak algılamıyor. Kişiye olumsuz etkisi fazla olmuyor, birey sorunla barışık yaşayabiliyor.

ÖRNEĞİN:

Bir kanser hastasının hastalığını kabullenmesi ya da kabullenmemesi durumunda neler yaşayabileceğini öngörmeye çalışalım.

Hastalığını bilen bir kanser hastası iki önemli sorunla karşı karşıyadır. Birinci sorun, hastalığıdır. Kişinin vücudu hastalığı tanımıştır. Vücut başarabildiği kadarıyla hastalıkla savaşmaktadır. Bu konu incelememizin dışındadır. İkinci sorun ise hastalığı nedeniyle hastanın yaşayabileceği üzüntü, korku, endişe, stres; kabullenme, kabullenmeme, ümitlenme gibi süreçlerdir. Hastanın bu süreçlerden nasıl kazançlı çıkabileceğine göz atalım.

ÜZÜLME

Hastanın doktorundan veya yakınından kanser olduğunu duyarak aşırıya varmadan üzülmesi doğal bir durumdur. Fazla uzun sürmeyen duygularla vücut baş edebiliyor.

KABULLENME

Hastalığını öğrenip üzülen hasta, giderek hastalığını kabullenmeye başlar. Kendisi gibi başka hastaların da olduğunu, hastalıkla beraber yaşayabileceğini, üzülse bile yapabileceği bir şeyin olmadığını vb. şeyler düşünürse; yani hastalığını kabullenirse, hastanın beyni ve vücudu  fazla etkilenmez. Hasta daha ferahlar. Hastalık dışında olumsuz duyguların oluşturacağı ikinci bir yük vücuduna binmez.

Benzer biçimde Kendisinin veya yakınının engelini, yakınının ölümünü kabul edenler de olumsuz durumdan fazla etkilenmiyorlar.

KABULLENMEME

Hastalığını kabullenmez, “Neden ben? Yakın bir zamanda öleceğim.” vb. kurgularla hasta, uzun süre üzülür, kaygılanır, stres yaparsa  vücut bütçesi –dolayısıyla sağlığı- olumsuz etkilenir. Vücutta kronik inflamasyon (iltihaplanma) artar. Kişi kendini kötü hisseder.  Tümör dışında hastanın sırtına ikinci bir yük biner.

“inflamasyon, tümörün daha hızlı büyümesine neden olur… Kanser hücrelerinin vücudun diğer kısımlarına bulaşma ihtimalleri de artar.” * (sayfa: 291) Kısaca, uzun süre üzülen kişinin hastalığında ve başka hastalıklarında artış görülme olasılığı yükselir. (Geniş bilgi: Hastalıkların Kökeni başlıklı yazımda…)

ÜMİT DUYGUSU

(Alternatif Düşünceler)

Bu kez hastanın  “ Hastalığımla mücadele edebilirim, hastayım ancak tıbbi yardım alarak ondan kurtulabilirim. En azından ömrümü uzatabilirim veya bundan sonra daha konforlu yaşayabilirim.” şeklinde kurgulamalar yaptığını düşünelim. Hastanın olumlu düşünceleri ve hastalıkla mücadele azmi, vücudunda olumlu havaya neden olacak. Beynini, hücrelerin çalışmasını, vücuttaki kimyasalları olumlu yönde etkileyecek; belki de hastalığında iyileşme yönünde  belirtiler gözlenecektir. Nitekim, mücadeleleriyle savaşı kazanıp aramızda uzun süredir yaşayan pek çok kanser hastası vardır. Geniş bilgi: Neşeli Olmanın Yararları…

Hastalıktan etkilenme durumu kişilere göre farklılıklar gösterebilir.

UZMANINDAN ÖNERİLER

Yazımızın bu bölümünde Amerikalı Lisa Fedman Barrett’in duygularımıza hükmetmek konusundaki görüşlerine yer vereceğiz. Barrett’e göre:

“Duygularınıza hükmetmek için yapabileceğiniz en temel şey esasında vücut bütçenizi formda tutmaktır.” * (s.255)… “Bunları sağlıklı beslenerek, spor yaparak ve yeteri kadar uyuyarak başarabilirsiniz.” (s.256) Ve tabii ki kendinizi hoşnut tutarak…

Sonraki yazı: HANGİ DURUMLARDA KABULLENME YÖNTEMİNDEN YARARLANABİLİRİZ?

Dursun BİLGİN

Alıntılar ve esinlenme:

*Beynimizin Parmak İzleri, Lisa Fedman Barrett, Timaş Yayınları 2021

 

 

 

 

 

 







6 Nisan 2024 Cumartesi

DUYGULARLA İLGİLİ KARIŞIK BİLGİLER

 

Önceki bazı yazılarımızda duyguların yararlarından, hangi durumlarda zararlı olabileceklerinden  söz etmiştik; duygu kontrol yöntemleriyle ilgili ön açıklamalarda bulunmuştuk.

Duyguların kararınca kontrolü sağlığımız açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu yazımızda yaşamımızda ve duygu yönetiminde işe yarayacak bazı karışık tespitlere yer vereceğiz. İşte:

AŞIRI ÇABA BAZEN OLUMSUZ ETKİ YAPABİLİR

Duygu kontrolünde etkilendiğimiz olayı unutabilmek için aşırı çabamız, dikkatimizi olaya yönlendirmemize neden olup olayı zihnimizden atmamızı bazen zorlaştırabilir. Belli bir süre durumu doğal akışına bırakabiliriz, yardım alabiliriz.

BİR DUYGU BAŞKA BİR DUYGUYU TETİKLEYEBİLİR YA DA ENGELLEYEBİLİR

Yaşanılan bir duygu, başka başka duyguları çağrıştırabilir, tetikleyebilir. Üzgün kişi, daha çabuk kızabilir. Ayrıca bir duygunun aşırı baskın olması, başka duyguların yaşanmasını engelleyebilir. Aşırı çökkün (depresif) kişi; sevgi, öfke duygularını hissetmediğini söyleyebilir. Bu bakımdan duygu yüklü kişilerle iletişim kurarken daha dikkatli olmakta yarar var. Ör. Öfkeli bir kişiyle…

DUYGULAR ZİHNİN ÇALIŞMASINI ETKİLEYEBİLİR

Yoğun duygu seli altında iken dikkatimizi işimize yeteri kadar yönlendiremediğimizin hemen hepimiz farkındayız. Yoğun duygular performansımızı etkileyebilir. Karar aşamalarında, duygu yüklü iken, ya karar almamalıyız ya da karar alırken daha dikkatli davranmalıyız.

Kişinin bir dakika öncesi ile sonrası birbirinden farklı olabilir. Olayın üzerinden belli bir süre geçtikten, yani olayın etkisi biraz azaldıktan sonra kişi olayı daha bilinçli kurgulayabilir, daha olumlu düşünebilir.

Bazı uzmanlar da beynin acil durumlarda daha iyi çalıştığını belirterek“ Beynin acil durumlarda ürettiği güçten yararlanın.” diyorlar.

BEYİN ALIŞKANLIK YAPAR

Beyin iyi ya da kötü, uzun süre üzerinde çalıştığı olguyu veya nesneyi, zamanla benimseyebilir. Üzüle üzüle, üzülmeyi alışkanlık haline getirebiliriz. Sonrasında o duyguyu içimizden atmamız biraz daha zorlaşır.

Bağımlılıkların altında beynin bu özelliği yatmaktadır. Uzun süre sigara, telefonla ilgilenen kişi, giderek bağımlılaşıyor. En sevmediğiniz yemeği kendinizi zorlayarak bir süre yerseniz, zamanla o yemekten hoşlanmaya başlarsınız.

Bazen de beyin var olan duruma alışır, o durumu benimser. Kişinin yapısı doğuştan üzgünse, sinirliyse durumu kabullenebilir.

HAYALLERİMİZ, DÜŞÜNCELERİMİZ BEYNİMİZE KODLANIR; GELECEĞİMİZE İLİŞKİN SİNYALLER İÇERİR

Düşüncelerimiz, hayallerimiz, inançlarımız beynimize kodlanır, yani beynimizde yer eder; yeni kurgularımız için kaynak oluşturur. Beynimiz, yapacağı tahminlerde diğer eski deneyim ve bilgilerle birlikte bu kaynağı da dikkate alır. Onları doğru bildiği için çoğunlukla düşündüklerimiz, inandıklarımız doğrultusunda hareket eder. Yani kişinin olumlu veya olumsuz düşünceleri bir ölçüde gerçekleşebilir.   Başaracağına inanıyorsa, başarır. Bu açıdan bireyin olumlu düşünmesi, olumsuz düşüncelere karşı alternatif (olumlu) düşünceler geliştirmesi, önemlidir.

KÖTÜ ANILARI HAFIZADAN SİLMEK MÜMKÜN MÜ?  

Olayı belki tamamen unutamayız, ancak olaya karşı bakış açımızı, olaya yüklediğimiz anlamı değiştirerek; düşünce ufkumuzu genişleterek; yani mantıklı düşünüp olayın nedenini, etkisini vb. anlayarak (TERAPİ) veya ilaçlarla duygunun şiddetini azaltabiliriz. Hatta giderek o duygunun sönmesini sağlayabiliriz. (Kaynak : Youtube, Kötü anıları hafızadan silmek mümkün mü? Nevzat Tarhan)

ANİ OLAYLAR DUYGU KONTROLÜMÜZÜ ZORLAŞTIRABİLİR

Ani olaylara, hazırlıklı olmadığımız için duygu kontrolümüz zorlaşabilir. Bazı olayların başımıza gelebileceğini öngörüp önlemlerimizi alabiliriz. Ani olaylar karşısında daha mantıklı, akılcı düşünebiliriz.

Ani olaylarda ve duygu oluşturabilecek diğer durumlarda neler yapabiliriz? Duygularımızı denetleyerek olumsuz duyguların üstesinden nasıl gelebiliriz?

 “DUYGULARIMIZA HÜKMETMEK, DUYGU KONTROL YÖNTEMLERİ” Sonraki yazılarda… İlk  yöntem: KABULLENME

Kalın sağlıkla, mutlulukla…

Dursun BİLGİN

 

 

 



23 Mart 2024 Cumartesi

DUYGU KONTROLÜ İLE İLGİLİ ÖN AÇIKLAMALAR


Yaşamımızda duygu oluşturabilecek sınırsız olaylarla karşılaşıyoruz. Sabahtan akşama kadar farklı duygudurum dalgalanmalarını yaşıyoruz. Bunlar hayatın akışından kaynaklanan olağan durumlardır.

Duygularımıza hükmedebilmek için bilinçli veya bilinçdışı olarak bazı  yöntemleri uyguluyoruz; hatta çocuklarımıza öğretiyor, yakınlarımıza salık veriyoruz

Bu yazımızda duygu kontrol yöntemlerinin uygulanması ile ilgili bazı ön açıklamalara yer vereceğiz. Sonraki yazımızda duygularla ilgili karışık bilgilere, devamında ise bazı duygu kontrol yöntemlerine göz atacağız. Olaylara bazen hoşgörüyle yaklaşırken; bazen onunla yüzleşmek,  bazen de olayın üzerine varmak yani onunla savaşmak gerekebilir.

Yöntemlerin tespitinde çoğunlukla dıştan gelen uyarıcılar dikkate alınmıştır.

Yazılarımızda kendi tespitlerimizin dışında uzman görüşlerine de yer vereceğiz.

***

YÖNTEMLER UYGULANIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? 

YÖNTEMLER OLAY VE KİŞİLERE GÖRE DEĞİŞEBİLİR

Duyguların artı ve eksi yönleri olduğu için bir birey için yararlı olabilecek yöntem, bir başkası için yararlı olmayabilir. Örneğin coşkulu  birisi için yararlı olabilecek bir yöntem üzgün birisi için zararlı olabilir.

Her birimizi etkileyen sorunlar birbirinden farklı olacaktır. Çözüm için uygulanacak tekniklerin de değişik olması beklenir. Uygulayacağımız yöntemler kişiye ve problemin çözümüne uygun olmalı.

BEYNİN ALIŞMASI ZAMAN ALABİLİR

Zihnimizin yeni duruma ayak uydurması, biraz zaman alabilir. Tekniği uygulamaya belirli bir süre ayrılmalı, uygulamadan hemen vazgeçilmemeli.

DUYGU DENETİMİNDE AŞIRIYA KAÇMA

Açıklanacak yöntemlerin  yeterince, kararınca, zamanında, bilinçli bir şekilde ve kişiye göre uygulanması yararlıdır. KİŞİNİN DUYGULARINI DENETLEMEYE KENDİNİ AŞIRI ZORLAMASI, herhangi bir yöntemin uygulanmasında aşırıya kaçılması önerilmemektedir. Söz gelimi, belirli bir süre okuma, uyuma gibi eylemler, kişiyi rahatlatır. Ancak içindeki olumsuz duygudan kaçınmak için kişinin aşırı okuması, aşırı uyuması uzmanlara göre sağlıklı bir yöntem değildir.

OLUMSUZ YÖNTEMLER

Acı, üzüntü yaratan durumu görmezden gelme, toplumdan uzaklaşma, aşırı uyuma; uyuşturucu, sigara, TV, bilgisayar, cep telefonu bağımlılığı gibi yöntemlerle kendini duyarsızlaştırma ve kaçınma gibi yöntemler uzmanlarca benimsenmemektedir.

UZMANINDAN YARARLANMA

Baş edemediğimiz durumlarda sorunumuzu çözmek için hastane, emniyet, adliye, danışmanlık hizmeti veren kurum ve kuruluşlar bize yardım için hazırdırlar. Gerektiğinde çekinmeden onlardan yaralanabiliriz.  

Yazılar teşhis ve tedavi amaçlı değil, bilgilendirme amaçlıdır. Herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaştığımızda çözüm merciimiz sağlık kuruluşları olmalıdır.

Kalın; mutlulukla, sağlıkla…

Dursun BİLGİN

 

 

 

 

 

 

 

9 Mart 2024 Cumartesi

NEŞELİ OLMANIN SINIRLARI

 

Önceki yazımızda neşeli olmanın yararlarından söz etmiştik. Neşeli olmak güzel, ama herkes, her an, neşeli olabilir mi? Neşeli olmanın bir sınırı, yeri ve zamanı var mıdır?

HERKES, HER AN, NEŞELİ OLABİLİR Mİ?

Yaşadığımız olaylar gelip geçici olduğu gibi bu olaylara koşut olarak yaşadığımız duygularımız- bu arada neşe duygusu da- gelip geçici bir duygudur. Neşeli olmamız, salık verilmesine karşın herkesin her an neşeli olması beklenemez.

NEŞELİ OLMANIN DA BİR SINIRI  VARDIR

Yine diğer duygularımız gibi neşeli olmamızın da bir alt ve üst sınırı vardır. Belirli ölçülerde neşeli olmak, vücudumuza yararlıdır, ancak aşırı ve uzun süren neşeliliğe vücudumuz dayanamıyor. Yaşadıkları ani ve aşırı sevinç nedeniyle fenalık geçirenlere rastlanmaktadır. Uzun süren aşırı neşelilik ve taşkınlık
durumu tıbben hastalık olarak kabul ediliyor.

NEŞELİ OLMANIN YERİ VE ZAMANI VARDIR 

Neşeli olmanın yeri ve zamanı da önemlidir. Ör. Bir kişinin düğünde neşeli olması normalken, yakınının cenazesinde veya sokakta aşırı neşeli olması, kabul edilemez bir durumdur.

Benzer biçimde bireyin bulunduğu durumla bağdaşacak şekilde sevinecek yerde sevinmesi doğal olduğu gibi; üzülecek yerde üzülmesi, öfkelenecek yerde öfkelenmesi de gayet doğaldır.

(Geniş açıklamalar: Duygular Ne Kadar Yaşanmalı? Hangi Durumlarda Duygulardan Zarar Görebiliriz? Başlıklı yazılarda..)

FAZLA NEŞELİ MİZACA SAHİP DEĞİLİM

İnsanın mizacı, yani o kişinin neşeli, durgun, yardımsever, kuşkucu, kıskanç olması vb. huyları doğuştan belirlenmiştir. Kişinin mizacı çevresel etkenlerle şekillenip değişir, onun eşsiz kişiliği oluşur.

Beyin sürüncemede kalanları değil, yerli yerine oturmuş düşünceleri ve oluşumları sever. Kişinin yaradılışı neşeli değilse, ya da çevresel etkenlerle ömrü boyunca bir kez gülmemişse ancak halinden memnunsa, beyin için bir sorun oluşturmaz. Beyin o duruma alışkındır. Fazla uç noktalarda olmadığı sürece dengeleme becerisiyle çözüm bulmuş sorun olmaktan çıkarmıştır.

Gülme eylemi bazı (özellikle eski) kültürlerde hoş karşılanmaz. Çevremizde de gülme karşıtı kişilere rastlayabiliriz.

Neşeli bir mizaca sahip olmayan insanlar da neşeli insanlar gibi normal yaşamlarını sürdürebiliyor. Gülmeseler de diğer duyguları yaşadıkları gibi neşe duygusunu da kendilerince yaşıyorlar. Ör. Bir işte başarılı olduklarında içten haz duyuyorlar.

(Duygu sağırlığı olan kişiler duyguyu tecrübe etmekte zorlanırlar.)

Neşeli olabilmek için, kişinin bu konuda  kendini zorlamasına gerek yoktur.

Duygulanım bozukluklarında uzman yardımına gereksinim duyulabilir.

POZİTİF OLMANIN KÖTÜ YANLARI VAR MI?

Uzmanına kulak verelim:

“Bazıları (pozitif düşünenlerin)tam tersi şekilde hissederken devamlı olarak pozitif olmaya çalışmanın gerçekten nasıl hissettiğimizi reddetmek olduğunu söylüyorlar ve bunun da potansiyel olarak belli duygulardan uzak kalmaya sebep olacağı söyleniyor.

Pozitifliği uygulamanın hedefi bazen üzgün, kızgın, sinirli ve hayal kırıklığına uğramış olabileceğinizi reddetmek değil; bunun yerine onları ilk olarak kabul etmek ve sonrasında geçici olduklarını anlamak önemli. Her zaman işlerin nasıl gideceğini veya şartları kontrol edemezsiniz. Ancak bu deneyimlerden en iyi öğrenmeyi elde etmeye çalışabilir ve her şey mükemmel olmasa da minnettar olacak bir şey bulabilirsiniz.” ( Ayşe Tolga, ayşetolga.com)

Kendimizi aşırı zorlamadan yapabileceğimiz küçücük çabalar ve küçücük düşünce değişiklikleri ile kendimizde iyileştirmeler yapabilir, daha mutlu ve sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralayabiliriz. Küçük gayretlerden sonra zaten beynimiz otomatikleşecektir.

DUYGULARIMIZA HÜKMETMEK” sonraki yazılarda…

Şen ve esen kalınız!

Dursun BİLGİN