23 Kasım 2024 Cumartesi

Sözlü Saldırı ve Yoğun Eleştirilerle Başa Çıkma Stratejileri


İşte size bazı teknikler:

BİLİNÇLİ TEPKİSİZLİK YÖNTEMİ

En büyük tepki, tepkisizliktir. Bazı sözlü kavga durumlarında hiçbir tepki vermeyerek olayın büyümesini önleyebiliriz. Tartışacağımız kişiye, “Bu konuyu sizinle tartışmak (ağız kavgası) istemiyorum” diyerek ya da susarak sürece nokta koyabiliriz.

Bazı kişiler tartışarak içini boşaltıp ferahlar. Tepki vermemekle bu kişinin o fırsattan yararlanmasını engellemiş oluruz.

Bu iş bilinçli olarak yapılmalı. Kişi çekindiği için cevap veremiyorsa, yani öfkesini içine atıyorsa, bu durum onun olumsuz hissetmesine neden olabilir.

TARTIŞMAYI KISA KESME

Gönül ister ki muhataplar uygarca tartışsın, çözümler üretsin ve bir sonuca varsın. Ancak bazen olaylar istenilen şekilde gelişmeyebilir. Tartışmalar uzayabilir; tartışmada iğnelemeler artabilir, tansiyon yükselebilir.

Tartışmanın uzaması genellikle iki tarafın da aleyhinedir. Çünkü tartışma uzadıkça kişi sağlıklı düşünemez, olumsuz ve hatalı düşünceler tetiklenir; kişinin zihin ve öfke kontrolü zorlaşır. Böylesi bir durum ruhsal ve başka türlü yıkımlara neden olabilir. Çoğunlukla tartışmayı kısa kesmekte yarar vardır.

Kişinin bilinçli olarak tartışmaya katılmaması veya tartışmayı kısa kesmesi, mücadeleden kaçış değildir; iki taraf için de yıkıcı olabilecek olası bir savaşı önlemektir.

YAPICI, BARIŞÇIL ELEŞTİRİ

Genellikle tepki, karşıt tepkiyi doğurur. Birisine kızıp bağırırsak, o da bize kızar, bağırır; başka türlü tepkiler gösterebilir. Karşımızdakine sözel olarak tepki veriyorsak, bağırmadan, çağırmadan ikna edici, akla uygun bir şekilde konuşmalıyız. Hatta onun da bazı noktalardaki haklı yönlerini dile getirerek ortak noktaları öne çıkarmalıyız.

Yapıcı, barışçıl bir eleştiri yöntemi uygularsak, onu tepkisizliğe yönlendirir ve durumu kontrolümüzde tutabiliriz. Böylece iletilerimiz daha etkili olur, tartışma sürecinden iki taraf da daha kazançlı çıkar.

Tartışma ve eleştiri, sadece muhatabın kusurlarını sayıp dökmek veya onu suçlu çıkarmak için çabalamak değildir. Yeri gelince karşıdakinin iyi yönlerine de değinilmelidir.

HEP SAVUNMADA KALMAYIN, AŞIRI YARGILAYICI DA OLMAYIN!

Bazı kişiler kendilerindeki eksiklikleri örtbas etmek veya kendilerini üstün göstermek için “karşısındakini aşağılama” yolunu benimserler.

Birisi sizi yoğun olarak eleştiriyor ve sorular soruyorsa, siz de buna karşılık kendinizi haklı çıkarmak için gerekçeler öne sürüyorsanız, tartışmada yenik durumdasınız demektir. O sizi yargılıyor, siz savunmada kalıyorsunuz. Üstünlük onda! Kendisine sorular sorarak, yuvarlak, üstü kapalı ya da kişiliğinize yönelik sözlerini açmasını isteyerek durumu tersine çevirebilirsiniz. Örneğin, “Sen beceriksiz birisin!” diyen birinden durumu birkaç örnekle daha somut olarak açıklamasını isteyebilirsiniz. Ancak yine de aşırı yargılayıcı olmayın. Şimdilik kuralı öğrenin, zamanla yöntemde ustalaşacaksınız.

İnsanda ufak tefek hatalar olabilir. Bu, o kişinin beceriksizliğini kanıtlamaz. Herkesin her şeye yeteneği olmasa bile becerebildiği sınırsız iş vardır.

(Yetişkin veya çocuk, yaptığı hata karşılığında maddi-manevi bedel ödeyeceğinin bilincinde olmalıdır.)

İYİ DİNLEYİCİ OLUN

Muhatabınızın iletilerini iyi anlayın. Belki çözüme giden ortak yolu bulabilirsiniz.

AŞIRI KIRICI OLMAYIN

Medeni insan, kendi kırılmak istemediği gibi başkasını da kırmak istemez. Tartışırken duygusallıktan uzak kalmakta; kibarlıkta, doğrulukta ve kırıcı olmamakta her zaman yarar vardır. “Kılıç yarası iyileşir, dil yarası iyileşmez.”

HER ZAMAN BEN HAKLIYIM!

Bazı üst statüde olanlar ve baskın eğilimli kişiler kendilerini her zaman haklı görür ve tüm tartışmalarda üstün gelmek isterler. Böylece benliklerini doyururlar.

Çoğunlukla haklılık, kişinin kendi tahminidir; kişilere göre değişebilen (öznel) bir kavramdır, belirgin bir gerçek değildir. Ancak haklılığın biraz daha somut kriterlere dayandığı durumlar da vardır.

Anlaşmazlıklarda çoğunlukla herkes kendini haklı görür. Ancak olaya bir üçüncü kişinin gözünden bakıldığında durum değişebilir.

Tartışmalarda kimse tümüyle haklı ya da haksız değildir. Olmadık yerde olay çıkaran birisini tamamıyla haksız görebiliriz. Oysa onu o eyleme iten ruhsal veya başka nedenler olabilir.

Haklılık gibi olumsuz eleştiri de kişinin kendi görüşüdür. Gerçek olabilir veya olmayabilir. Olumsuz eleştiriyle karşılaştığınızda, yıkılmanıza veya size yapıştırılan olumsuzlukları kabullenmenize gerek yoktur. Hayatın doğal akışı içerisinde herkes olumlu-olumsuz her şeyle karşılaşabilir.

KİŞİ DEĞİL, HATA ELEŞTİRİLMELİ

“Sen öylesin, sen böylesin” şeklinde kişiliği hedef alan ve yuvarlak söylemlerden kaçınılmalı; varsa belirgin bir hata, onun üzerinde durulmalıdır. Hatası nedeniyle kişi suçlanmamalı, aşağılanmamalıdır

VE SONUÇ...

Tüm tartışmalarda ille de üstün gelmek zorunda değilsiniz. Tartışma noktalandıktan sonra konu en kısa süre içerisinde kapanmalı, ikide bir gündeme getirilmemelidir. “Ona niye böyle demedim? Ona niçin şunu yapmadım?” şeklindeki ilkel benlikten gelen kin kokulu düşünceler ve duyulan pişmanlıklar, duygularımızı ve zihnimizi bulandırmaktan, karşıkiyle aramızı biraz daha açmaktan başka bir işe yaramaz.

SON SÖZLER

Görüşlerinizi savunmak için somut veriler ve örnekler sunun.

Kişilere göre değişmekle birlikte, eleştirilerle fazla ilgilenmediğinizde ve kendinize mal etmediğinizde, yapılan eleştirilerin size aşırı bir olumsuz bir etkisi olmayacaktır.

Kişi eleştirilerinde haklı ya da haksız olabilir. Bazı eleştirilerden olumlu tecrübeler edinilebilir.

Çocukları eleştirirken, eşlerin tartışmalarında ve duygu kontrolünde yukarıdaki önerilerin göz önünde bulundurulması yararlıdır.

Kalın; sağlıkla, mutlulukla!

Dursun BİLGİN


16 Kasım 2024 Cumartesi

DUYGULARIMIZA HÜKMETMEDE TEPKİ YÖNTEMİ

 




Duygu yönetiminde yararlanabileceğimiz tekniklerden; Kabullenmegörmezden gelme, hoşgörü- sabıruğraşılar, gibi pasif yöntemler yerinde kullanıldıklarında yararlı olmalarına karşın bazen işimize yaramayabilir; hatta bazı zaman kendimizi kötü hissetmemize bile neden olabilirler. Ör. Kendimize göre haklı olduğumuz bir konuda susmamız, hakkımızı savunmamamız… 

Durumlar karşısında bazen susmamız, bazen de tepki vermemiz gerekebilir.

TEPKİ NEDİR?

TDK’ ya göre, tepki: karşılık verme… (3. Anlamı)  

Yazılarımızda tepkinin daha çok bu anlamı üzerinde duracağız. Newton’un etki- tepki yasasına göre: “Bir cisme bir kuvvet etki ediyorsa, cisimden kuvvete doğru eşit büyüklükte ve zıt yönde bir tepki  kuvveti oluşur.” Bir şeyi –örneğin resimdeki gibi bir duvarı- ittiğimizde duvar da bizi iter. Psikolojik anlamda ise, canlılar yaşadıkları olaylara (etki, uyarıcı) karşı, karşılıklar verirler.(tepki)  Kurt gören koyun (etki), korkar, kaçar. (tepki) Birine kızarsan (etki),  o da sana kızar veya farklı tepkiler verebilir.

 Aslında yaşadığımız duyguların tümü, yaşadığımız olaylara karşı beynimizin kurguladığı tepkilerdir. Yakınımızın vefatına üzülürüz. Başarımız karşısında seviniriz. Burada, yaşadığımız olaya karşı vereceğimiz tepkinin,  yani yaşayacağımız duygunun kendi kontrolümüzde olması daha sağlıklıdır.

Vücudumuzdaki istenç dışı ya da bilinçli yönetilen sınırsız tepkilerin dışında, kitlesel tepkiler ve bireysel tepkiler de söz konusudur. Yazılarımızda, genellikle bizler için gerekli olan, toplumsal ilişkilerimizde uygulayabileceğimiz kişisel tepkilerden bahsediyoruz. 

BAZI  TEPKİ ÖRNEKLERİ

Tepkiler sınırsızdır. Sıcak sobaya elini değdiren kişinin, aniden elini çekmesi gibi istem dışı  hareketler, iç salgı… Üzülme, sevinme, ağlama, gülme öfkelenme, yumuşama, tebrik etme, özür dileme, kaçma, savaşım, eleştiriye karşılık verme ve sınırsız… Görüldüğü üzere sadece olumsuz durumlara karşı değil, olumlu durumlara karşı da tepki veriyoruz. 

TEPKİLERİN GEREĞİ VE YARARLARI

Uzmanlara göre, yerine ve duruma uygun olarak: “Kişi, hakkını savunmayı, duygularını daha rahatça açığa vurmayı, hayır diyebilmeyi öğrenebilmeli” ve uygulamalı; insan ilişkilerinde yeni başa çıkma yolları geliştirmeye çalışmalı… Olay ve durumlar karşısında hoşgörülü davranacağımız gibi gerektiğinde, bilinçli tepkilerimizi de ortaya koyabilmeliyiz.

Canımızı sıkan ya da iyi durumlara karşı tepki vermek, çözümler üretmek; canlı olmamızın, insan olmamızın, toplumsal bir varlık olmamızın gereğidir. Gölgede kalan ağaç, dallarını güneşe doğru uzatıyor. 

Vücudumuz, yaşadığımız iyi veya kötü durumlara karşı çeşitli tepkiler vererek, çözümler üretir; bizim hayatta kalmamızı sağlar. Ör. Sıcakta terler, vücuttaki fazla ısıyı dışarı atarız. Tepkilerle dışarıdan gelen bedensel, ruhsal ve diğer tehditlerden korunuruz. Ör. Üzerimize gelen arabadan kaçarız. Diğer insanlarla olan ilişkilerimizi düzenleriz. (Bkz:Duyguların yararları)

TEPKİLER FARKLIDIR

Aynı uyarıcıya karşı, farklı kişiler, farklı tepkiler sergileyebilirler. Aynı kişi farklı zamanlarda aynı uyarıcıya -o andaki ruh haline göre- farklı tepkiler verebilir.

Bazı tepkiler, kişilerin mizaçlarına  göre, kimine ferahlık sağlarken,  kimisi de sonradan, niye öyle tepki verdiğine, üzülebilir. Bilinçli tepkiler, doğru veya yanlış olabilir.

TEPKİNİN SINIRLARI

Duyguyu yaşamak gibi, yerinde , kararında, zamanında verilebilecek tüm tepkiler yararlıdır. Burada da her şeyde olduğu gibi yine orta yol geçerlidir. Gereksiz her şeye tepki vermek ya da yaşanan olaylara hiçbir tepki vermemek, gereğinden az tepki vermek, ve gösterilen tepkinin uzun süreli olması, doğru değildir.

SON SÖZLER

Tepkilerimizi yasal zeminlerde sürdürebiliriz. Kavga, gürültü, saldırı gibi ilkel yöntemlerin; her zaman, her iki taraf için zararlı sonuçlarla sonlanacağını bildirmek isterim. 

Tartışma, eleştirme de bir tepki örneğidir. SÖZLÜ SALDIRI VEYA YOĞUN ELEŞTİRİ ORTAMINDAN NASIL KAZANÇLI ÇIKARIZ? Sonraki yazı… Haftaya burada 

Kalın; sağlıkla, mutlulukla!..

16.11.2024

Dursun BİLGİN