İşte size bazı teknikler:
BİLİNÇLİ TEPKİSİZLİK YÖNTEMİ
En büyük tepki, tepkisizliktir. Bazı sözlü kavga durumlarında hiçbir tepki vermeyerek olayın büyümesini önleyebiliriz. Tartışacağımız kişiye, “Bu konuyu sizinle tartışmak (ağız kavgası) istemiyorum” diyerek ya da susarak sürece nokta koyabiliriz.
Bazı kişiler tartışarak içini boşaltıp ferahlar. Tepki vermemekle bu kişinin o fırsattan yararlanmasını engellemiş oluruz.
Bu iş bilinçli olarak yapılmalı. Kişi çekindiği için cevap veremiyorsa, yani öfkesini içine atıyorsa, bu durum onun olumsuz hissetmesine neden olabilir.
TARTIŞMAYI KISA KESME
Gönül ister ki muhataplar uygarca tartışsın, çözümler üretsin ve bir sonuca varsın. Ancak bazen olaylar istenilen şekilde gelişmeyebilir. Tartışmalar uzayabilir; tartışmada iğnelemeler artabilir, tansiyon yükselebilir.
Tartışmanın uzaması genellikle iki tarafın da aleyhinedir. Çünkü tartışma uzadıkça kişi sağlıklı düşünemez, olumsuz ve hatalı düşünceler tetiklenir; kişinin zihin ve öfke kontrolü zorlaşır. Böylesi bir durum ruhsal ve başka türlü yıkımlara neden olabilir. Çoğunlukla tartışmayı kısa kesmekte yarar vardır.
Kişinin bilinçli olarak tartışmaya katılmaması veya tartışmayı kısa kesmesi, mücadeleden kaçış değildir; iki taraf için de yıkıcı olabilecek olası bir savaşı önlemektir.
YAPICI, BARIŞÇIL ELEŞTİRİ
Genellikle tepki, karşıt tepkiyi doğurur. Birisine kızıp bağırırsak, o da bize kızar, bağırır; başka türlü tepkiler gösterebilir. Karşımızdakine sözel olarak tepki veriyorsak, bağırmadan, çağırmadan ikna edici, akla uygun bir şekilde konuşmalıyız. Hatta onun da bazı noktalardaki haklı yönlerini dile getirerek ortak noktaları öne çıkarmalıyız.
Yapıcı, barışçıl bir eleştiri yöntemi uygularsak, onu tepkisizliğe yönlendirir ve durumu kontrolümüzde tutabiliriz. Böylece iletilerimiz daha etkili olur, tartışma sürecinden iki taraf da daha kazançlı çıkar.
Tartışma ve eleştiri, sadece muhatabın kusurlarını sayıp dökmek veya onu suçlu çıkarmak için çabalamak değildir. Yeri gelince karşıdakinin iyi yönlerine de değinilmelidir.
HEP SAVUNMADA KALMAYIN, AŞIRI YARGILAYICI DA OLMAYIN!
Bazı kişiler kendilerindeki eksiklikleri örtbas etmek veya kendilerini üstün göstermek için “karşısındakini aşağılama” yolunu benimserler.
Birisi sizi yoğun olarak eleştiriyor ve sorular soruyorsa, siz de buna karşılık kendinizi haklı çıkarmak için gerekçeler öne sürüyorsanız, tartışmada yenik durumdasınız demektir. O sizi yargılıyor, siz savunmada kalıyorsunuz. Üstünlük onda! Kendisine sorular sorarak, yuvarlak, üstü kapalı ya da kişiliğinize yönelik sözlerini açmasını isteyerek durumu tersine çevirebilirsiniz. Örneğin, “Sen beceriksiz birisin!” diyen birinden durumu birkaç örnekle daha somut olarak açıklamasını isteyebilirsiniz. Ancak yine de aşırı yargılayıcı olmayın. Şimdilik kuralı öğrenin, zamanla yöntemde ustalaşacaksınız.
İnsanda ufak tefek hatalar olabilir. Bu, o kişinin beceriksizliğini kanıtlamaz. Herkesin her şeye yeteneği olmasa bile becerebildiği sınırsız iş vardır.
(Yetişkin veya çocuk, yaptığı hata karşılığında maddi-manevi bedel ödeyeceğinin bilincinde olmalıdır.)
İYİ DİNLEYİCİ OLUN
Muhatabınızın iletilerini iyi anlayın. Belki çözüme giden ortak yolu bulabilirsiniz.
AŞIRI KIRICI OLMAYIN
Medeni insan, kendi kırılmak istemediği gibi başkasını da kırmak istemez. Tartışırken duygusallıktan uzak kalmakta; kibarlıkta, doğrulukta ve kırıcı olmamakta her zaman yarar vardır. “Kılıç yarası iyileşir, dil yarası iyileşmez.”
HER ZAMAN BEN HAKLIYIM!
Bazı üst statüde olanlar ve baskın eğilimli kişiler kendilerini her zaman haklı görür ve tüm tartışmalarda üstün gelmek isterler. Böylece benliklerini doyururlar.
Çoğunlukla haklılık, kişinin kendi tahminidir; kişilere göre değişebilen (öznel) bir kavramdır, belirgin bir gerçek değildir. Ancak haklılığın biraz daha somut kriterlere dayandığı durumlar da vardır.
Anlaşmazlıklarda çoğunlukla herkes kendini haklı görür. Ancak olaya bir üçüncü kişinin gözünden bakıldığında durum değişebilir.
Tartışmalarda kimse tümüyle haklı ya da haksız değildir. Olmadık yerde olay çıkaran birisini tamamıyla haksız görebiliriz. Oysa onu o eyleme iten ruhsal veya başka nedenler olabilir.
Haklılık gibi olumsuz eleştiri de kişinin kendi görüşüdür. Gerçek olabilir veya olmayabilir. Olumsuz eleştiriyle karşılaştığınızda, yıkılmanıza veya size yapıştırılan olumsuzlukları kabullenmenize gerek yoktur. Hayatın doğal akışı içerisinde herkes olumlu-olumsuz her şeyle karşılaşabilir.
KİŞİ DEĞİL, HATA ELEŞTİRİLMELİ
“Sen öylesin, sen böylesin” şeklinde kişiliği hedef alan ve yuvarlak söylemlerden kaçınılmalı; varsa belirgin bir hata, onun üzerinde durulmalıdır. Hatası nedeniyle kişi suçlanmamalı, aşağılanmamalıdır
VE SONUÇ...
Tüm tartışmalarda ille de üstün gelmek zorunda değilsiniz. Tartışma noktalandıktan sonra konu en kısa süre içerisinde kapanmalı, ikide bir gündeme getirilmemelidir. “Ona niye böyle demedim? Ona niçin şunu yapmadım?” şeklindeki ilkel benlikten gelen kin kokulu düşünceler ve duyulan pişmanlıklar, duygularımızı ve zihnimizi bulandırmaktan, karşıkiyle aramızı biraz daha açmaktan başka bir işe yaramaz.
SON SÖZLER
Görüşlerinizi savunmak için somut veriler ve örnekler sunun.
Kişilere göre değişmekle birlikte, eleştirilerle fazla ilgilenmediğinizde ve kendinize mal etmediğinizde, yapılan eleştirilerin size aşırı bir olumsuz bir etkisi olmayacaktır.
Kişi eleştirilerinde haklı ya da haksız olabilir. Bazı eleştirilerden olumlu tecrübeler edinilebilir.
Çocukları eleştirirken, eşlerin tartışmalarında ve duygu kontrolünde yukarıdaki önerilerin göz önünde bulundurulması yararlıdır.
Kalın; sağlıkla, mutlulukla!
Dursun BİLGİN