Önceki yazıda ise, önemsenmeyecek basit hata ve sorunların
çözümünde, duruma göre, görmezden gelme, hoşgörü ve ve sabretme gibi pasif
yöntemlerinin işe yarayabileceğini belirtmiş; “görmezden gelme” yöntemini
incelemiştik.
Bu yazıda hoşgörü, sabır ve paylaşma yöntemlerini kısaca ele
alacağız.
HOŞGÖRÜ
Hoşgörü: Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar
hoş görme durumu… (TDK) Hoşgörü, çoğunlukla kişilerin hatalarını anlayışla
karşılamak gibi bilinse de hoşgörünün özü, bireylerdeki ve toplumlardaki farklılıkları anlayışla, hoşça
karşılamaktır.
Bireylerdeki hoş görme ve sabretme tutumları, hemen hemen tüm kültürlerde görülen yaygın davranışlardandır.
Tüm insanlar, birbirlerine benzerlikleri yanında birbirlerinden farklı
kişiliklere sahiptirler. Benzer biçimde toplumsal yapıların, aralarında benzerlikleri
olduğu gibi farklılıkları da vardır. Herkesin, her şeyin bizim ölçülerimize
uygun olmasını bekleyemeyiz. Böyle bir beklenti, kişileri sürekli bir sıkıntıya,
rahatsızlığa sokar. Zararı olmayan, toplum
ve kişilerdeki bu farklılıkları hoş görmek; bireyleri daha mutlu eder,
topluma uyumlarını kolaylaştırır, insanların birbirleriyle daha iyi ilişkiler
kurmasına yardımcı olur.
Kısaca; görmezden
gelme, hoşgörü, sabır gibi yöntemler kişilerin kendilerinin mutlu olmasına
zemin hazırladığı gibi insanların bu tutumları sayesinde, toplumdaki çatışmalar
azalmakta ve toplumlar ayakta kalabilmektedir.
SABRETME
Sabır, acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar
karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi… (TDK) Zorluklar
karşısında dayanabilme gücü..
Fazla önemi olmayan sorunlarla karşılaşıldığında ve çözüm
üretilemeyen, ör. felaket, yakınını kaybetme vb. geçici olaylarda sabırlı olmak
yararlıdır.
Canımızı sıkan olaylar, çoğunlukla gelip geçicidir.
Yaşadığımız olayın geçeceğini bilerek sabretmek bizi rahatlatır.
Bazı durumlarda sabırlı olmak, hoşgörülü olmak, tatsız olayların
büyümesini önlüyor. Kişi çoğunlukla sabrettiğine seviniyor. Olay, zamanla
sönükleşiyor, önemsenmiyor.
SON SÖZLER
“Görmezden gelme yöntemi” ile ilgili açıklamalar, hoşgörü ve
sabretme yöntemleri için de geçerlidir.
Yöntemlerin yerinde, kararında zamanında uygulanması
önemlidir. Hoşgörü ve sabrın da bir sınırı vardır. Her şeyi, her zaman hoş görecek;
her şeye, her zaman sabredecek halimiz yoktur. Kendimize, doğaya çevreye
zararlı olabilecek eylemleri hoş göremeyiz. Çözümü olmayan doğal sorunlar
karşısında sabredebiliriz, çözüm olasılıkları olan problemler karşısında oturup
bekleyemeyiz. Nereden gelirse gelsin, aşırı haksızlıklar, yolsuzluklar
karşısında sabırlı olamayız.
PAYLAŞMA
Canımızı sıkan bir olayı bir başkasıyla paylaşmak, o konuda
bilgi almak, neden- niçin olduğunu anlamak, olayı çözümlemek, bize ferahlık
verir. Bu konuda ailemizden, öğretmenimizden, uzmanından, arkadaşımızdan, polis
vb. kurum yetkililerinden; bilgi için kitaplardan, internetten yararlanabiliriz. Böylesi durumlarda en
güvenilir liman, ailemiz, özellikle annemizdir. Zor durumunuzda, siz haksız
olsanız bile, sanırım anneniz sizi yüzüstü bırakmayacaktır.
Paylaşma olayında, paylaşan kişinin iki sorunla karşılaşma
olasılığı vardır:
Siz derdinize derman ararken sizi hepten negatifliğe
sürükleyen kişiler olabilir. Aranızda olumsuz şeyler konuşarak hepten dolduruşa
gelebilirsiniz. Çünkü beynimiz biraz telkine yatkındır. Aşırı zor durumlarda
uzmanından yaralanmak bence en iyi çözümdür.
Sorununuzu karşıdaki kişiyle paylaştığınızda, az ihtimal de
olsa onu etkileyebilirsiniz, sorununuzu, duygularınızı ona yansıtabilirsiniz.
Özellikle duygusal ağırlıklı, hassas yapılı kişiler bu duruma biraz
yatkındırlar. Bu nedenle bazı insanlar kendilerine olumsuz şeylerin
anlatılmasına karşıdırlar. Biraz da haklı olarak, kendilerini negatifliğe sürükleyen
kişilerden uzak durma eğilimindedirler. Bundan ötürü canımızı sıkan olayı,
yabancılar dışında dost ve yakın
arkadaşlarımızla paylaşmamız daha doğru olur.
Sonraki yazılar: Dikkat dağıtıcı ve tepkisel yöntemler
Kalın sağlıkla, mutlulukla…
Dursun BİLGİN