20 Nisan 2025 Pazar

BİR SIGARA ÖYKÜSÜ (BÖLÜM 2) SİGARALI İSTANBUL- ANKARA OTOBÜS YOLCULUĞU

   


Öğretmenlik mesleğime 1972’de Zonguldak’ta başladım. İlk maaşımı alır almaz, İstanbul’a doğru yola çıktım. Sirkeci’de eski bir otele yerleştim. Bir hafta boyunca elimde harita, İstanbul’un tarih kokan sokaklarını adımladım. 


 Artık paralar yavaş yavaş suyunu çekmeye başlamış, memlekete dönme vakti gelmişti. Artvin’e gitmek için biletimi aldım. O zamanlar Artvin’e gidecek otobüsler, Ankara güzergâhını kullanırlardı.


 İstanbul-Ankara yolculuğum, eski bir otobüste başladı. Otobüs hareket eder etmez birçok yolcu, sigarasını yaktı. O dönemde bazı insanlar açık havada değil de, özellikle araç içinde sigara içmeyi tercih ederdi, nedense!


Yanımda orta yaşlı, sessiz bir beyefendi oturuyor. Bir sigara yaktım. Ön sıralardan yaşlıca bir teyze ayağa kalktı, “Arkadaşlar, sigara içmezseniz sevinirim, beni araba tutuyor,” dedi. Hak verdim. Hemen sigaramı söndürüp önümdeki küllüğe bıraktım. Benimle birlikte birkaç kişi sigarasını söndürdü.

 

SİGARADA CÖMERT AMA…


Koridorun sol tarafında, otuzlarına yaklaşmış bir bey, gazetesine gömülmüş, sigarasını içmeye devam ediyor. Bir süre sonra bana dönüp bir sigara uzattı. “Almaz mısın?” dedi. “Teşekkür ederim, ama rahatsız olanlar var,” diye yanıtladım. Israr etti: “Bir taneyle bir şey olmaz.” Nezaketi geri çevirmek istemedim; sigarayı aldım, yaktım.


Dikkatimi gazetesindeki bir başlık çekmişti. Sigara ile kurduğumuz samimiyete dayanarak: “Şu yazıya bir göz atabilir miyim? Dikkatimi çekti de...” Adam başını bile kaldırmadan, “Görmüyor musun okuyorum, lazımsa kendi gazeteni al, oku,” dedi. Çevredekilerden bana ve ona bakanlar oldu. Utandım, istediğime bin pişman oldum.  Az önce uzattığı sigarayı neredeyse yalvararak vermişti. Oysa şimdi en ufacık bir incelik kırıntısı göstermiyordu. O an anladım ki, herkesten her şey istenmez; bazı insanlar nezaketi sadece kendi işlerine geldiğinde anımsarlar.


LEŞ GİBİ!..


Yanımdaki yol arkadaşım uyur gibi yapıyor. Sohbet etmeye çalıştım, karşılık vermedi. Bir süre sonra bıkkın bir şekilde yerinden kalktı, “Leş gibi sigara kokuyorlar!” diyerek otobüsün arkasındaki boş koltuklara geçti. Gazete okuyucusunun azarlamasından öte yol arkadaşımın yanımdan uzaklaşması çok zoruma gitti. Ben sigara aracılığı ile insanlarla daha iyi ilişkiler kuracağımı sanıyordum. 


ÖNDEKİ TEYZE


Öndeki teyze arabanın titrek yoluna ve içerideki atmosfere daha fazla dayanamadı, defalarca poşete sarıldı. Onun gibi araba tutan birkaç kişi daha vardı. Manzara gerçekten iç karartıcıydı. Aslında “otobüsün içerisinde sigara içilmemesi gerektiğini” düşündüm.


BİR GARİP YAKINLAŞMA


Arkamdaki koltukta oturan genç bir bayan hafifçe omzuma dokundu. “Bir sigara verir misin?” dedi.  Uzattım. Sonra birden, “Yanına oturabilir miyim?” diye teklifte bulundu. “Size bir şey söylemek istiyorum.” Şaşırdım. “Elbette,” dedim. Ben pencere kenarına geçtim, o koridor tarafına oturdu. Hafifçe kızardım. Neyse ki otobüs sakinleşmiş, çoğu yolcu uykuya dalmıştı.


Bana ne söyleyeceğini merak ediyorum.


Kendini tanıttı. Yüksek bir memurun kızıymış. Üniversitede okuyormuş. Ben de yeni atanmış bir öğretmen olduğumu söyledim. Yol boyunca sohbet ettik, sigaralar paylaştık. Aramızda garip bir yakınlık oluşmuştu.


MOLA


Muavin mikrofondan yemek molasını anons etti. Kararsızdım, “Acaba yemeğe davet etsem yanlış mı anlaşılır?” diye düşündüm. Sonunda cesaretimi topladım: “Yemeğe çıkıyorum, isterseniz birlikte yiyebiliriz.” Gülümsedi, “Olur,” dedi. Bir masaya oturduk. Ben bir çorba içip kalkmayı planlıyordum. O üç porsiyon yemek sipariş etti. Tabaklara bir iki kaşık dokundu, gerisini bıraktı. İçimden “Yazık oldu bu yemeklere,” diye geçirdim. Aşçıların bu duruma içten içe kızdığına daha önceden tanık olmuştum.


SAHTE DOSTLUKLAR


Hesabı ödedim. Otobüse döndüğümüzde yine yanıma oturdu. Bana ne söyleyeceğini merak ediyorum. Sonunda anlattı: “Şu an Ankara’dan memlekete dönecek kadar param yok,” dedi. Ciddi bir miktar para istedi. “Memlekete varınca adresine hemen yollarım,” dedi. Şaşkınlıkla, “Aslında ben de aynı durumdayım, hiç param kalmadı,” dedim. Kısa bir sessizlik oldu. Sonra arkadaki koltuğuna geçti. Artık ne sigara istedi, ne de konuştu. Sanki küsmüştü.


Yıllar sonra televizyonda sahte gelin hikâyelerini izlerken bu anı gelir aklıma. O gün o bayana para veremediğim, iyi mi  yoksa kötü mü oldu, bilemem. Ama sigaraya verdiğim para, ona vereceğimden kat kat fazla. Üstelik vücudumu yıpratıyor ve sigara yüzünden benden uzaklaşanlar var.


Uyuşturucuyu bilmem ama sigara aracılığıyla kurulan bazı dostlukların geçici, sahte ve çıkara dayalı olduğunu sanıyorum. Oysa kahvenin…


Sonraki yazı: Sigara ve Sonuç 


Siz de benzer ya da başka anılarınızı yorumda paylaşabilirsiniz.